Şeytan Allah Teâla'nın Emrine Neden Karşı Geldi?

ŞEYTANIN İLÂHİ GAZABA UĞRAMASININ SEBEBİ

Gurur, kibir, ucub/kendini beğenmek ve insanları hakir görmek; kökü Cehennem’de olan çirkin huylardır. Kibriyâ sıfatı, yalnız Hak Teâlâ’ya mahsustur. Bunun içindir ki Rabbimiz, aslı yokluk ve hiçlik olan, yani sıfır sermaye ile insan olarak yaratılan kulun, kendisine varlık ve benlik izâfe etmesine, kendisini diğer kullardan üstün görüp başkalarını hakir görmesine son derece gazaplanmış ve:

“Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma! Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir, ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin!” (el-İsrâ, 37) buyurmuştur.

Müfessir Bursevî, Rûhu’l-Beyan adlı tefsirinde şöyle der:

“Selâm verdiğin, konuştuğun veya karşılaştığın zaman alçak gönüllü olarak yüzünü (ve gönlünü) bütünüyle insanlakara çevir. Büyüklük taslayanların, insanları ve bilhassa fakirleri küçümseyerek yaptıkları gibi, yüzünün bir tarafını çevirme. İyi muâmele etmek bakımından, senin nazarında bütün insanlar aynı olsun.”[1]

İblisin, ilâhî gazaba dûçâr olmasının sebebi, Hazret-i Âdem’e karşı gururlanmak sûretiyle Rabbine baş kaldırması, böylece Cenâb-ı Hakk’ın kibriyâ sıfatına ortaklık iddiâsına kalkışmış olmasıdır.

Kârun da, kendisine mânevî ilimler verilmesine rağmen, mallarının putperesti olması ve Hazret-i Hârûn -aleyhisselâm-’ı kıskanıp hased etmesi sebebiyle, o güvenip dayandığı mallarıyla birlikte yerin dibine geçirilerek helâke dûçâr olmuştur.

MÜ’MİN GURUR, KİBİR VE ENANİYETE KAPILMAMALI

Bu sebeple mü’min, hiçbir zaman gurur, kibir ve enâniyete kapılmamalı, nîmeti Hak’tan, hatâ ve kusurları ise dâimâ nefsinden bilmelidir. Bütün hâl ve tavırlarında İslâmî edep ve nezâket kâidelerine riâyet etmelidir. Buna göre, yürüyüşünde mûtedil olmalı, ayak ucuna bakarak sükûnet ve vakar içinde yürümelidir. Bağırıp çağırarak konuşmaktan sakınmalıdır.

Dipnot: 1) Rûhu’l-Beyân, c. 15, sf. 213.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

GARANİK (ŞEYTAN AYETLERİ) HADİSESİ NEDİR?

Garanik (şeytan Ayetleri) Hadisesi Nedir?

ŞEYTANIN HZ. ADEM’E SECDE ETMEMESİNDEKİ 5 SEBEP

Şeytanın Hz. Adem’e Secde Etmemesindeki 5 Sebep

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.