Sıla-i Rahim (Akraba Ziyareti) Yapmanın Önemi Nedir?
Sıla-i rahim yani akrabaları ziyaret etmenin önemi nedir? Sıla-i rahimde (akraba ziyareti) bulunmayi teşvik eden hadisler var mıdır? Kısaca akrabaları ziyaret etmenin mesuliyeti ve önemi...
Akrabâları ziyaret etmek, hâl-hatırlarını sormak, sevinç ve kederlerini paylaşmak, gelmeseler bile onlara gitmek, aramasalar bile onları aramak, mühim bir îman mesʼûliyetidir.
Câfer-i Sâdık Hazretleri buyurur:
“Sıla-i rahime riâyet etmeyen kimseyle arkadaşlık etme! Zira ben, Allâh’ın Kitâbı’nın üç yerinde, onun mel’ûn olduğunu gördüm.”[1]
İSLAM’DA SILA-İ RAHİMİN ÖNEMİ
Akrabâ ve yakınlarla alâkayı devam ettirmek, onları koruyup gözetmek, ziyaret etmek, yani “sıla-i rahim”de bulunmak, dînimizin çok ehemmiyet verdiği esaslardan biridir. Öyle ki, akrabâyı ihmâl edip onlarla münâsebeti kesmek, pek çok âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfte en ağır cürümlerden biri olarak zikredilmektedir.[2]
SILA-İ RAHİM İLE İLGİLİ HADİSLER
Sıla-i rahimde bulunmak, doğrudan îmanla alâkalı bir hâdisedir. Nitekim Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“…Allâh’a ve âhiret gününe îmân eden kimse, akrabâsına iyilik etsin!..” buyurmuştur. (Buhârî, Edeb, 85; Müslim, Îmân, 74, 75)
Ayrıca bu hususta bir hassâsiyet ölçüsü de vererek, şu îkazlarda bulunmuştur:
“Akrabâsının yaptığı iyiliğe aynıyla karşılık veren, onları koruyup gözetmiş sayılmaz. Akrabâyı koruyup gözeten kişi, kendisiyle alâkayı kestikleri zaman bile, onlara iyilik etmeye devâm edendir.” (Buhârî, Edeb, 15; Ebû Dâvûd, Zekât, 45)
“Her Cuma gecesi insanoğlunun amelleri Allâh’a arz olunur. Fakat akrabâsıyla alâkasını kesen kimsenin amelleri kabul edilmez.” (Ahmed, II, 484)
“Akrabâsıyla ilgisini kesen kimse Cennetʼe giremez.” (Buhârî, Edeb, 11)
İMAN MESULİYETİ
Dolayısıyla akrabâları ziyaret etmek, hâl-hatırlarını sormak, sevinç ve kederlerini paylaşmak, gelmeseler bile onlara gitmek, aramasalar bile onları aramak, mühim bir îman mesʼûliyetidir.
Fakat akrabâ ile alâkadar olmada dikkat edilmesi gereken en mühim husus; onların mânevî durumlarıyla da ilgilenmek, ebedî kurtuluşları için de yardımcı olmaktır. Zira en büyük iyilik, kişinin ebedî saâdet ve selâmeti için yapılan iyiliktir.
Bunun için de, onları Kurʼân ve Sünnet istikâmetine yönlendirmek, hayırlara ve sâlih amellere teşvik etmek, hata yaptıklarında da münâsip bir lisanla îkaz etmek gerekir. Bilhassa şer unsurların revaç bulduğu günümüzde, Kurʼân-ı Kerîm tahsiline ve mânevî terbiyeye daha fazla ehemmiyet vermek gerektiği hususunda îzah ve îkazlarda bulunmak, çok mühim bir vazifedir. Bu hâl, Allah ve Rasûlüʼne olan muhabbetimizin de bir nişânesidir.
Dipnotlar:
[1] Ebû Nuaym, Hilye, III, 183-184; İbn-i Asâkir, Târîhu Dımaşk, c. 41, s. 409. [2] Bkz. er-Ra‘d, 25; Muhammed, 22-23; en-Nisâ, 1; Ebû Dâvûd, Zekât, 45/1694; Buhârî, Tefsîru Sûre 47, Edeb 13, Tevhîd 35; Müslim, Birr, 16.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Cafer-i Sadık (rahmetullahi aleyh) Erkam Yayınları
YORUMLAR