Şimdi Dostluk Zamanı!

Yüzakı Dergisi 136. sayısında Ramazân-ı şerîfe özel hazırladığı dosyasında okuyucularını bekliyor.

Yüzakı Dergisi basın bülteninde Haziran 2016 sayısı şu şekilde tanıtılıyor:

Riyâzat, gıybetten ve haram bakıştan uzak bir oruç, seherleri ihyâ, mukabele, Kur’ân tilâveti, zekât, iftar ikramı, terâvih, sadaka, fıtır sadakası, infak heyecanı, komşulara iftar, teheccüd, cemaatle namaza devam, sohbetler, sıla-ı rahim, mânevî ziyaretler, kumanya dağıtmak, zikir, şükür, îtikâf, umre, tefekkür...

Bir aylık zaman diliminde, bu kadar ferdî ve içtimâî hayırlı ibâdet ve faaliyetin bir araya geldiği başka bir mevsim yok.

Böyle bir buluşmayı ve buluşturmayı gerçekleştirmeye, yaratılmışların gücü yetmez. Bu Yaratan’ın ikramı...

Bütün bu hayırlardan murâdı ise; O’nunla, O yüceler yücesiyle dostluk tesis edebilmemiz. Dostlukta mesafe katedebilmemiz. Çünkü biz yaratılanların; Yaratan’a dost olabilmek için, O’nun sevdiği, arzu ettiği ve râzı olduğu ibâdet ve faaliyetlerle, hemhâl olmamız zarurî...

O davet ediyor, o tertip ediyor, o lutfediyor bu ikram sofrasını...

YARATAN İLE YARATILANIN DOSTLUK ZAMANI

Fakat bize de bir şey kalıyor: Gönlümüzü katarak, yani gönüllü olarak, niyetli

olarak o sofraya oturmak.

İştahlı olmak, iştiyaklı olmak. Gönülsüz kalmamak. İsraf etmemek. İsteksiz kalma

mak. Çünkü o sofranın sahibini gücendirmek, ayıplar ayıbı, kayıplar kayıbı...

Ramazân-ı şerîfe tevâfuk eden Haziran’ın bir hususiyeti de okulların tatil olması. Tatiller ve sıcaklarda nefsimiz bizi rehâvete çağırırken, Ramazân-ı şerîfin hayırlarla dolu sofrası bizi daha fazla gayrete davet ediyor.

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali Eşmeli; yaratılan, Yaratan’la her hâlükârda beraber olsa da tecellî farkının var olduğuna dikkat çekti.kapak_136

Cenâb-ı Hak ile; azap tecellîsine dûçâr olarak beraberlik başka, mükâfat tecellîsine mazhar olarak beraberlik başka... Ramazân-ı şerif; azap kapılarını kapatıp, ecir kapılarını açarak, Cenâb-ı Hak ile dostluğa davet kapısı...  Ne mutlu o kapıdan girebilenlere...

Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi; Peygamber Efendimiz’in Ramazân-ı şerîfi ihyâsı yanında, Fetih Sûresi’nin son âyet-i kerîmesinde serdedilen ashâb-ı kirâmın hasletlerini, «Îmân Ahlâkı»nı kaleme aldılar.

«Hazret-i Mevlânâ’nın Gönül Deryâsında Sır ve Hikmet İncileri»nde ise, «Zâhir ve Bâtında İstikamet» başlığı altında; iç dünyamızdaki müsbet ve menfî değişikliklerin, takdire yansımaları ve bunları değerlendirebilme imkânımız mevzusu işlendi.

Dosyamızda, geceye de ayrı bir yer ayırdık. Çünkü Ramazân-ı şerif; gündüzü oruçla uhrevîleştirirken, geceyi başında iftar ve terâvih, sonunda da teheccüd ve sahur ile mânen şenlendiriyor. Gece, tasavvuf ve edebiyat nazarıyla tefekkür dünyamızda yoğruldu.

Yaz başlangıcı olması hasebiyle, yaz Kur’ân kurslarına ihtimam ve evlâtlarımızın Kur’ân eğitimine itina vurgusu yapıldı.

Kur’ân eğitimi için yaz mevsimi: Yetmez, ama evet...

Diğer köşelerimizde de birbirinden güzel mevzular...  Komünizm’in ortasında büyümüş bir Rus öğretmenin hidâyet hikâyesi, duygulandırıyor ve mes’ûliyetlerimizi hatırlatıyor. Büyük kıraat âlimi İmam Hamza’nın rahmânî rüyası, şevklendiriyor ve imrendiriyor.

Dosyamızda karşılaşacağınız; müsbet ilimlerde de yed-i tûlâ sahibi Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, pehlivan Sultan Abdülaziz, şair İbnü’r-Rûmî, mütefekkir Ömer Ferid KAM ve hattat Mehmed Şevki Efendi; gecesi ve gündüzüyle vakti güzel değerlendirmenin canlı şahitleri...

Ve tabiî ki şiirler... Kur’ân’a, okumaya, hıfza, geceye, Ramazân’a, açlığa, riyâzâta, Dost’a ve dostluğa dair, mânâ ve hikmetle yoğrulmuş mısralar...

Not: Ramazân-ı şerif, ikram mevsimi. Siz okuyucularımızın; Ramazan vesilesiyle sevdiklerinize ikram ve hediye edebileceğiniz, güzîde bir eser neşriyatımız arasından çıktı:

Mekteb-i Âlem - Kâinat, İnsan ve Kur’ân

Îmanlara kilit vurulmaya çalışıldığı bir devirde, en büyük ihtiyaç: Bir îman anahtarı olan tefekkür. Yaratılışı, hayatı, ölümü ve ötesini tefekkür ettiren, kâinâta bakışımıza tefekkür açıları kazandıran ve Kur’ân mûcizelerini hulâsa eden güzîde bir eser... İstifade edilmesi arzusuyla..."

Ayrıntılı Bilgi: www.yuzaki.com.tr

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.