Sirâc-ı Münîr Nedir?
Sirâc-ı münîr ne demektir?
İmam Gazzâlî, tek ve hakiki nurun Allah olduğunu, O’nun dışındaki nurlara ancak mecaz yoluyla nur denilebileceğini ifade etmiş ve nuru “zuhur” olarak tanımlamıştır. Ona göre kalpteki gözün nuru baştaki gözün nurundan daha önemlidir; bu sebeple bu gözün görmesini sağlayan nur gerçek nurdur. Bilgiler insanlara Hz. Peygamber’in kutsal ruhu vasıtasıyla ulaştığından ona “sirâc-ı münîr” denilmiştir. (el-Ahzâb 33/46)
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim. “(Ey Peygamber!) Hevâ ve hevesini ilâh edineni gördün mü? Artık sen onlara vekil değilsin!” (Furkan, 43)
Resûlullah (s.a.v.) efendimiz buyurdular:
“Sizden biriniz, beni kendisinden, ana-babasından, çoluk-çocuğundan ve bütün insanlardan daha fazla sevmedikçe hakkıyla îmân etmiş olmaz!” (Buhârî, Îmân, 8)
Rivâyet olunur ki, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) ahlâkı ile hâllenmemiş olan bir kimse bir gün rüyasında Âlemlerin Efendisi'ni gördü. O sirâc-ı münîr, kendisine hiç iltifat etmiyor, alâka göstermiyordu. Mahzun bir şekilde sordu:
“-Ya Resûlallâh! Bana kırgın mısınız?”
“-Hayır!”
“-O hâlde niçin bana alâkasız davranıyorsunuz?”
“-Seni tanımıyorum ki!”
“-Nasıl olur yâ Resûlallâh? Ben ümmetinden biriyim. Âlimler, ümmet-i Muhammed'den birini, ananın evlâdını teşhisinden daha iyi teşhis ettiğinizi söylüyorlar...”
“-Doğru! Ancak ben senin üzerinde güzel ahlâkımdan bir şey görmüyorum. Ayrıca bana senden hiç salât ü selâm gelmedi. Bilesin ki ben, ümmetimden herhangi birini benim ahlâkıma büründüğü ölçüde tanırım.”
Uykudan büyük bir hüzünle uyanan o mü'min kişi, eski hâline tevbe etti ve Hz. Peygamber’in (s.a.v.) ahlâk-ı hamîdesine büründü. Bol bol salât-ü selâmla meşgul oldu. Bir müddet sonra rü'yâsında yine Âlemlerin Efendisi'ni gördü. Bu defa Hz. Peygamber (s.a.v.) kendisine:
“-Şimdi seni tanıyorum ve senin için şefâat edeceğim...” buyurdu. (Osman Nûri Topbaş, İslâm, Îman, İbadet, Erkam Yay.)