Sırbistan'da Yıkık Mescit İnşaatı Önünde İftar

Sırbistan İslam Birliği ve Bosna Hersek'te faaliyet gösteren Merhamet Derneği, Sırbistan'ın başkenti Belgrad’da Sırp makamlarınca yıkılan mescidin önünde iftar programı düzenledi.

Kanuni Sultan Süleyman tarafından 29 Ağustos 1521’de yine bir Ramazan günü kadir gecesinde feth edilen ve yüzyıllarca Osmanlı yönetiminde adaletle yönetilen Belgrad’da bugün Müslümanlara ve İslam'a büyük saygısızlık yapılıyor.  Sırp makamlarınca yıkılan mescidin önünde düzenlenen iftar programına 200’den fazla vatandaş katıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı temsilcisi Hüseyin Yılmaz, yıkık mescit inşaatı karşısında şaşkınlık yaşadığını ifade ederek, “Mescidi bu halde gördüğümde bir süre kendime gelemedim.

Bu kabul edilemez bir durum. En kısa sürede çözüme kavuşacağına inanıyorum” dedi. Zemun Polje’nin bağlı olduğu Srem Müftüsü Emin Zejnulahu da Sırbistan İslam Birliği’ne bağlı mescidin akıbeti konusunda hükümetten cevap beklediklerini belirterek, mescidin yeniden inşa edilmesine yönelik taleplerinin önümüzdeki günlerde netlik kazanacağını söyledi.

MÜSLÜMANLAR MESCİDE KAVUŞMAK İSTİYOR

Merhamet Derneği Başkanı Hajrudin Sahic ise Ramazan ayı boyunca Bosna Hersek dışında iftar organize etmeyi planladıklarını ifade ederek, “İftarın bereketini bu akşam Zemun Polje’de paylaştık. Yıkılan mescidin Müslümanlar arasında yarattığı hayal kırıklığını paylaşıyor ve sorunun en kısa sürede çözüme kavuşturulmasını temenni ediyoruz” diye konuştu.

İftara katılan Dalijeta Cerimi, yağmur yağmadığı sürece yıkılan mescit inşaatı önünde namaz kılmaya devam edeceklerine işaret ederek, mescidin daha güzel bir şekilde yeniden inşa edileceğini belirtti. Sırbistan İslam Birliği yetkilileri, inşaat izinleri olmadığını ancak binanın kaydı için başvuruda bulunduklarını belirtirken, aynı bölgedeki 500 kadar evin ve burada inşa edilen kilisenin de inşaat izni olmadığını ileri sürmüştü.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.