Siyer Kaynakları Nelerdir?

Siyer ilminin kaynakları nelerdir? Siyer ilminin iki kaynağı...

Siyer ilminin en mühim kaynağı Kur’ân-ı Kerîm ve tefsir kitaplarıdır. Kur’ân-ı Kerîm Bedir, Uhud, Hendek, Huneyn gibi târihî hâdiseleri zikreder. Bu gazvelerin gerçekleştiği şartları, ortamı, umûmî havâyı ve diğer mühim hâdiseleri tasvir eder. Başka kaynaklarda bulmamız mümkün olmayan rûhî ve psikolojik boyutları da ortaya koyar. İnsanların o esnâda sâhip oldukları niyet ve düşüncelerini açıklar. Bunun yanında önceki peygamberlerden ve Arap Yarımadası hâricindeki hâdiselerden bahsederek Müslümanların târihî bakış açılarını alabildiğine genişletir.

İkinci sırada ise Hadîs-i Şerîfler gelir. Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in hadîs-i şerîfleri, Asr-ı Saâdet’le birlikte daha sonra gelen İslâm toplumlarındaki kültürel, ictimâî, iktisâdî ve idârî hayatla alâkalı pekçok mevzuyu da ihtivâ etmektedir. Zira Müslümanlar târih boyunca büyük oranda Sünnet-i Seniyye’yi hayatlarına tatbik etmişlerdir.

Sahâbe neslinin hadislerin rivayet ve tesbitinde çok aktif rol oynadığı, elli civarında sahâbînin bazı hadisleri sahîfelere yazmış olduğu ifade edilmektedir.[1] Yani Efendimiz (s.a.v)’in öğrettiği şeyler, bizzat kendi denetimi altında kaleme alınmış ve emin bir şekilde sonraki nesiller için muhafaza edilmiştir. Zîrâ Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz’in hadis-i şerîfleri, O’nun Sünnet’inin hazineleridir. Bu sebeple O’nun, İslâm toplumunda hadîs-i şerîflerin yayılması için bir takım hazırlıklar yapması gerekiyordu.

- Sahâbîlerden Abdullah ibn-i Amr ibn-i Âs’ın yazdığı es-Sahîfetü’s-sâdıka’da siyer ve megāzîye dair hadisler de yer alıyordu. Muhtemelen kendisinin siyer ve megāzîye dair bir risâlesi de vardı.[2]

Abdullah bin Amr bin el-As (r.a) anlatıyor:

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’den duyduğum her şeyi yazıyor, onları ezberlemek ve korumak istiyordum. Kureyş beni bundan men etti ve:

“−İşittiğin herşeyi yazıyor musun? Hâlbuki Allah Rasûlü (s.a.v) de bir beşerdir, hem kızgınlık hem de sukûnet hallerinde konuşur!” dediler.

Bunun üzerine yazmayı bıraktım ve durumu Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’e arzettim. Efendimiz (s.a.v) parmağıyla mübârek ağzını işaret ederek şöyle buyurdular:

“−Yaz, nefsim kudret elinde bulunan Allah’a yemin olsun ki buradan haktan başka bir şey çıkmaz!” (Ebû Dâvûd, İlim, 3/3646)

- Çocuk sahâbîlerden Sehl ibn-i Ebî Hasme el-Ensârî’nin Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in hayatına dair bir sahîfesi olduğu, torunu Muhammed ibn-i Yahyâ bin Sehl’in yanında bulunan bu metinden Vâkıdî’nin faydalandığı, hatta bu sahîfenin tamamını kendi kitabına aldığı zikredilmektedir.[3]

- Ashâb-ı kirâmdan Berâ bin Âzib, Sa’d ibn-i Ubâde, Humeyd ve Alâ bin Hadramî’nin de megāzîye dair sahîfeleri olduğu anlaşılmaktadır.[4]

- Abdullah b. Abbas (r.a) sahâbîlerden duyduğu hadisleri bizzat kendi yazmış, bazen kölelerini de bu maksatla çalıştırmış, bunları oluşturduğu ders halkalarıyla yeni nesle intikal ettirmiş, belli konular için günler tayin etmiş, bir günü tefsire, bir günü fıkha, bir günü megāzîye ayırmıştır. Onun yazdıkları vefatından sonra kölesi ve talebesi Kureyb’e, ondan da siyer ve megāzî sahasında ilk kitaplardan birini yazan Mûsâ bin Ukbe’ye intikal etmiştir.[5]

- Sahâbî Berâ b. Âzib (r.a) de siyer ve megāzîye dair birçok hadis rivayet etmiştir. Kendisinin bunları yazmış olduğuna dair kaynaklarda bir haber yer almamakla birlikte Buhârî bu hadislerin birçoğunu el-Câmiu’s-sahîh’ine almıştır.

- Ebû Hüreyre (r.a) (v. 58/677), talebesi Hemmâm bin Münebbih (v. 101/718) için es-Sahîfetü’s-Sahîfa’yı hazırlamıştır. 4 yazması bulunan eser Muhammed Hamîdullah tarafından neşredilmiştir.

Dipnotlar:

[1] Bu sahâbîlerin isimleri için bkz. M. Mustafa el-A’zamî, İlk Devir Hadis Edebiyatı (trc. Hulûsi Yavuz), İstanbul 1993, s. 34-58. [2] M. Mustafa el-A’zamî, İlk Devir Hadis Edebiyatı, s. 44; Urve b. Zübeyr b. Avvâm, Meğāzî Rasûlillāh (nşr. M. Mustafa el-A’zamî), Riyad 1401/1981, s. 23-25. [3] İbn Sa’d, I, 331, 332; Taberî, Târîh (de Goeje), I, 1757; Sezgin, GAS [Ar.], I/2, s. 21. [4] Sezgin, GAS [Ar.], I/2, s. 20-25; Mustafa Fayda, “Siyer Sahasındaki İlk Telif Çalışmaları”, Uluslararası Birinci İslam Araştırmaları Sempozyumu, İzmir 1985, s. 360-361. [5] M. Mustafa el-A’zamî, s. 41; M. Abdülhay el-Kettânî, Hz. Peygamber’in Yönetimi: et-Terâtîbu’l-idâriyye (trc. Ahmet Özel), İstanbul 2003, II, 316.

Hazırlayan: Dr. Murat Kaya, Siyer-i Nebi.

İslam ve İhsan

SİYER NEDİR, KAYNAKLARI NELERDİR?

Siyer Nedir, Kaynakları Nelerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.