Sohbette Gelen Davet
Allah Rasûlü’nün sohbetlerindeki tabiîliğin ve ashâbına uygun gördüğü her fırsatta ve her vesîleyle sohbet ettiğinin bir ifâdesidir.
Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- şöyle anlatır: Bir yemek dâvetinde Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile beraber bulunuyorduk. Kendisine etin kol tarafı ikram edildi. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- etin kol tarafını severdi. Ondan bir lokma kopardıktan sonra şöyle buyurdu:
“Kıyâmet gününde insanların efendisi benim. Bu da neden biliyor musunuz? Allah Teâlâ gelmiş gelecek bütün insanları düz bir yerde toplayacak. Orası, bakan kimsenin bütün insanları görebileceği, seslenenin herkese sesini duyurabileceği bir yerdir. Güneş onlara yaklaşacak, insanlar sıkıntıdan ve kederden artık dayanamayacak hâle gelince birbirlerine:
«–İçinde bulunduğunuz sıkıntıyı, başınıza gelen hâli görmüyor musunuz? Hâlinizi Rabbinize arz ederek size şefaat edecek birini bulmayı düşünmüyor musunuz?» diyecekler...”
Fahr-i Kâinât Efendimiz, bu minvâl üzere devam ederek Şefaat-i Uzmâ’yı, yani kıyâmette bütün insanlığa edeceği en büyük şefaat hâdisesini anlattı. İnsanların peygamberlerine şefaat için mürâcaat edeceklerini, onların da bütün insanları kendisine göndereceğini haber verdi. (Buhârî, Enbiyâ 3, 9, Tefsîr 17/5; Müslim, Îmân, 327, 328; Tirmizî, Kıyâmet, 10)
Görüldüğü gibi Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, şefaat husûsundaki bu meşhur hadîs-i şerîfi, bir dâvet esnâsında ashâbıyla sohbet ederken îrâd buyurmuştur. Bu da, Allah Rasûlü’nün sohbetlerindeki tabiîliğin ve ashâbına uygun gördüğü her fırsatta ve her vesîleyle sohbet ettiğinin bir ifâdesidir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Sohbet ve Adabı, Erkam Yayınları
YORUMLAR