Sohbetten İstifâde İçin Gerekli Âdâb Nedir?

Sohbetten istifâde için gerekli âdâb var mıdır? Varsa nelerdir? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...

Eğitim amacıyla gerçekleştirilen sohbet toplantılarından azamî istifâdenin sağlanması için şu husûslara dikkat edilmesi üzerinde durulmuştur:

Sohbete Giderken:

  1. Sohbet günü iştiyakla beklenmeli ve abdestle gidilmeli,
  2. Sohbete katılan herkesi kendinden üstün görmeli,
  3. Sohbete gelirken sağda solda oyalanmamalı,
  4. Sohbete Hakk’ın rızâsını kazanmak ve kardeşleriyle ülfet etmek için gitmeli,
  5. Kafasında ve gönlündeki takıntıları bırakarak sohbete katılmaya çalışmalıdır.

Sohbet Sırasında:

  1. Mürîd sohbete tâyin edilen vakitte gelmeli, geç kalmış ve sohbet başlamışsa hemen boş bir yere oturmalı, selâm ve musâfaha ile sohbeti kesmemeli,
  2. Sohbetle vazîfeli şahsın yanına, yer gösterilmeden oturmamalı,
  3. Sohbet için oturur oturmaz gözler yumulu, eller diz üstünde, teveccüh ve râbıta ile sükûnet ve kalb huzûru içinde sohbeti dinlemeli,
  4. Sohbeti mürşidi yapmıyorsa bile mürşidinden dinliyormuş gibi dinlemeli,
  5. Sohbet sırasında soru sorulmamalı, sorular özel meclislerde veya sohbet sonunda sorulmalı,
  6. Sohbet süresince mümkünse iki dizi üstünde, değilse en uygun biçimde ve edeble oturmalı,
  7. Sohbetlerde boş ve faydasız söz konuşmamaya; gıybet ve dedikoduya, siyâsete girmemeye dikkat etmeli,
  8. Sohbet bittikten sonra cemâat selâmlaşarak dağılmalıdır.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

TASAVVUFÎ EĞİTİMDE SOHBET NEDİR?

Tasavvufî Eğitimde Sohbet Nedir?

SOHBET VE ÂDÂBI

Sohbet ve Âdâbı

TASAVVUF SOHBETLERİ

Tasavvuf Sohbetleri

SOHBET KARDEŞLİĞİ

Sohbet Kardeşliği

ONUN HAYATI SOHBETTİ

Onun Hayatı Sohbetti

SUFİLERİN SOHBETLERİNDEKİ MUHABBET

Sufilerin Sohbetlerindeki Muhabbet

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.