Sokak Adabı Nasıl Olmalı?

İslam’a göre sokak adabı nasıl olmalıdır?

Müslümanların sokakta uyması gereken 8 husus:

1) Kişi evinden çıkarken besmele ile, işlerini Allah Tealâ’ya havale edip O'ndan yardım dileyerek çıkmalıdır. Resûl-i Ekrem buyurmuştur ki: “Bir kimse evinden çıkarken (Allah’ın ismiyle çıktım. Allah’a tevekkül ettim. Güç ve kuvvet ancak Allah’ın inayetiyledir.) derse ona: “Sana hidayet ihsan edildi. Bütün hacetlerin yerine getirildi. Bütün kötülüklerden koruma altına alındın.” denir ve şeytan ondan uzaklaşır.”(R. Salihin C.1. S. 119. H. No. 83)

2) Gurur ve kibir haramdır. Yolda yürürken de gurur ve kibre vesile olacak davranışlardan sakınmalı ve mütevazi olmalıdır. Yüce Allah buyuruyor ki: “Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme. Çünkü sen asla arzı yaramazsın ve boyca da dağlara erişemezsin. (İsra, 17/37) “Yeryüzünde çalımla yürüme. Çünkü Allah her büyüklük taslayanı sevmez. Yürüyüşünde mütevazi ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.” (Lokman, 31/18, 19)

3) Sokağa çıkarken üstüne başına dikkat etmeli, sökük, yırtık, kirli elbiselerle halk arasında dolaşmamalıdır. Gösterişe kaçmayan, temiz ve düzgün kıyafetler giyinmelidir. Peygamberimiz: “Elbiseniz temiz olsun. Bineğinizi de iyi yapınız. Ta ki insanlar arasında bir benek gibi olunuz.” (M. Sami, Musahabe - 5, S. 50) buyurmuşlardır.

4) Yolda, caddede ve sokakta giderken başkalarına zarar ve eziyet verecek davranışlardan sakınmak, şayet bu gibi durumlar varsa onları da ortadan kaldırmak imanın alâmetlerinden sayılmıştır. “İman yetmiş, yahut altmış küsur şubedir. En yükseği La ilahe illallah, en aşağısı da eziyet verecek bir şeyi yoldan kaldırmaktır.” (R. Salihin C. 1. S. 131. H. No. 125) Sokaklara tükürmek, yerlere çöp atmak gibi başkalarını tiksindirici davranışlarda bulunmak doğru olmadığı gibi, yollara taş, diken veya cam kırığı gibi şeyler atarak zarar vermek de doğru değildir. Yine yol kenarlarında oturarak veya yol ortasında dikilerek iki kişinin sohbete dalıp insanların gelip geçişine engel olması, ayrıca vasıtayla giderken trafik kaidelerine aykırı hareket ederek insanların veya diğer araçların seyrini engellemek de yollarda yapılan eziyetlerdendir.

5) Zaruret yoksa yol kenarlarına oturmamalı. Ancak oturmak gerekiyorsa yolun hakkı verilmelidir. Resûl-i Ekrem’e,“yolun hakkı nedir?” diye sorulduğunda şöyle cevap veriyor: “Haramdan gözü yummak, halka eziyet vermekten kaçınmak, selâm verenin selâmına karşılık vermek ve iyiliği emredip fenalıktan sakındırmaktır.” (Buh. Tec. Terç. C. 7. S. 409. H. No. 1098)

6) Bizden yaş, ilim ve mevki bakımından büyük olanların önünden gitmemek. Diğer konularda olduğu gibi yolda da onlara öncelik tanımak gerekir.

“Ey iman edenler! Allah ve Resûlü’nün önüne geçmeyin.” (Hucurat, 49/1) buyurulmuştur. Ana-babaya itaat Allah ve Resûlü’ne itaat olduğundan; yolda yürürken büyüklerimizin önüne geçmeyerek onlara saygı göstermek de Allah ve Resûlü’ne saygı göstermek olacaktır.

7) Sokakta giderken normal bir yürüyüşle gitmeli, süratle koşarak, zıplayarak veya bunun aksine sallanarak yürümemelidir. Zira bu durum insanın heybetini giderir.

Camiye namaza giderken cemaate yetişmek için koşarak gitmenin uygun görülmemesi bundan dolayıdır. Kur'an-ı Kerim'de de Allah Teâlâ: “Yürüşüyünde mutedil ol. Pek yavaş veya süratli yürüme. Normal bir şekilde yürü.” (Lokman, 31/19) buyurmuştur. Ancak bazı zaruri durumlarda koşarak gitmek bunun dışındadır.

8) Şehir içi veya şehirlerarası vasıtalarda yolculuk esnasında yaşlılara, hastalara ve zayıf olanlara yer vermek en önemli edep kurallarındandır. Hadis-i şerifte “Kim bizim küçüğümüze acımaz, büyüğümüzün hakkını tanımazsa bizden değildir.” (M. Sami - Musahabe - 5, S. 205) buyurulmuştur.

Kaynak: Ali Kiraz, Altınoluk Dergisi, Sayı: 139

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.