Somali Açlık Krizi İle Karşı Karşıya

Somali'nin 2011 yılında maruz kaldığı açlık krizinin benzeriyle karşı karşıya olduğu ifade ediliyor. Kamp sakinlerinden Ahmed, "Her gün artan sıkıntılarımızın azaltılması için Türkiye'ye büyük umutlar bağladık." dedi.

Uzun yıllar boyunca iç çatışmalara sahne olan Somali'nin, 2011 yılında yaşanan "kuraklık ve açlık krizi"nin benzeriyle karşı karşıya olduğu belirtiliyor.

Kuraklık ve kıtlık nedeniyle yaşadıkları yerleri terk ederek mülteci kamplarına sığınan Somalililer, burada da farklı bir durumla karşılaşmadıklarını ifade ediyor. Günlerini yiyecek bir lokma ve içecek su bulma telaşıyla geçiren Somalililer, yaşadıkları durumu "zorunlu oruç tutmak" şeklinde nitelendiriyor.

AÇLIKTAN DOLAYI EVİMİZİ TERK ETTİK

İnsani yardımların sınırlı miktarda ulaştığı ülkede, binlerce kişi mülteci kamplarındaki derme çatma yapılarda öğle sıcağı ve gece soğuğuna katlanmak zorunda kalıyor. Başkent Mogadişu'nun çevresinde kurulan kampa çoğunluğu Bay, Aşağı Şabel ve Bakul bölgelerinden gelen yarım milyon kişi sığınmış durumda.

Günde bir öğün yemek alabilmek için ellerindeki poşetlerle sıra bekleyen insanların oluşturduğu uzun kuyruklar, 2011 sonlarında ülkede baş gösteren açlık krizini akıllara getiriyor. Yemek sırasında saatlerce bekleyerek eli boş dönenlerin de olduğu Somali'deki çaresiz insanlar kendilerine uzanacak yardım elini bekliyor.

Yaşadıkları sıkıntıları anlatan Meryema Muhammed, çocuklarına yedirecek bir şey bulamamanın çaresizliğini hissettiğini belirtiyor.

Çocukları açlıktan ölmesin diye yaşadıkları yeri terk ettiklerini aktaran anne Muhammed, "Açlıktan dolayı evimizi terk ettik. Karnımızı doyurmaya bile yetmeyen, verilen bu öğünden başka bir şey bulamadık. Çocuklarımız açlıktan dolayı, ikinci bir öğünün verilmesini bekleyecek durumda değil. Biz yaşamın en basit gereksinimlerinden bile yoksunuz. Yaşadığımız durum zorunlu oruç gibi." ifadelerini kullandı.

"Burada hayat çok acımasız" diyen Muhammed, durumun daha da kötüye gitmesinden endişe ettiklerini dile getirdi.

ÇOCUKLARA BOZUK YEMEK YEDİRMEK ZORUNDA KALIYORLAR

Somalili Şukri Abdi ise yüksek hava sıcaklığı nedeniyle çoğu ailenin alınan yemekleri ikinci bir öğüne kadar muhafaza edemediğini belirtti.

"Birçok ailenin verilen yemekleri saklayacak malzemeleri yok ben alıp onların yerine muhafaza ederek dağıtıyorum." diyen Abdi, çoğu zaman da öğün dağıtım aralarının uzun olması sebebiyle açlığa dayanamayan çocuklara bozuk yemek yedirmek zorunda kaldıklarını aktardı.

SOMALİLER'İN UMUDU 'TÜRK KIZILAYI'

Somalililere yardım konusunda diğer uluslararası kuruluşları geride bırakan Türk Kızılayı, kuraklık mağdurlarının da umudu oldu. Türk Kızılayı ekibi geçen hafta itibarıyla Genel Müdür Mehmet Güllüoğlu eşliğinde ülkedeki kampları ziyaret ederek, yardım çalışmalarında bulundu.

Kamp sakinlerinden Aliya Ahmed, Güllüoğlu'nun ziyaretinden beklentilerinin büyük olduğunu belirterek, 2011 yılındaki açlık krizinde "Türk yardım kuruluşlarının" fedakarlıklarını hatırlattı.

Ahmed, "Her gün artan sıkıntılarımızın azaltılması için Türkiye'ye büyük umutlar bağladık." ifadelerini kullandı.

Türk Kızılayı Genel Müdürü Dr. Mehmet Güllüoğlu Somali ziyareti sırasında, "Somali'deki insani durum gün geçtikçe kötüleşiyor. Açlık tehlikesinin seviyesi her geçen gün artıyor. Acil yardım malzemelerine ihtiyaç var. Kamplardaki insanların çoğu en basit yaşam yaşam gereçlerine muhtaç." diye konuşmuştu.

Güllüoğlu, Somali'de şu anki durumun 2011'deki açlık krizinden farklı olmadığını ve yardımların krizin yaşandığı bütün bölgelere ulaştırılacağını vurgulamıştı.

BM, ülke nüfusunun neredeyse yarısını oluşturan 6,2 milyon kişinin gıda yardımına ihtiyaç duyduğunu, 2,9 milyon kişinin ise "acil yardıma muhtaç" olduğunu açıklamıştı.

Kaynak: AA

https://www.islamveihsan.com/hudayi-vakfindan-dogu-afrikadaki-kuraklik-icin-seferberligi.html

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.