Son Bir Ayda 'küresel Gündem' Analizi

Küresel gündemde baş döndüren gelişmeler yaşanıyor. Özellikle ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk yurt dışı ziyaretini gerçekleştirdiği günden bu yana Ortadoğu daha bir hareketli, daha bir gerilim dolu. Trump’ın ziyareti sonrası patlak veren Körfez’deki kriz kaynamaya devam ediyor. Krizin nereye doğru evrileceği hâlâ meçhuliyetini koruyor… Katar, baskıdan kurtulurken rüzgar tersine mi dönüyor?…

DAİŞ terör örgütü Musul’da yenildi ama Irak’ta savaş bitmiş değil. Hatta daha kapsamlı savaş kapıda duruyor… DAİŞ sonrası Irak için iyimser tahminleri duymak ne yazık ki mümkün olmuyor…

ABD, Suriye’de terör örgütü SDG’ye silah yığmaya devam ediyor. Tüm bu silahların DAİŞ ile mücadelenin ötesinde başka bir hedefe matuf olduğu artık gün gibi ortada…

ABD’nin Suriye’de kurduğu askeri üslerle, PYD unsurlarını Türkiye’ye karşı uzun süre müdafaa etmek için hazırlık yaptığı haberlerini, Trump’ın, Esad rejimine karşı savaşan ılımlı muhaliflere eğitim ve silah temin eden programını bitireceği gibi iddiaları üst üste koyduğunuzda Suriye’deki dengelerde hızlı bir değişimin olabileceğini söylemek mümkün. Tabi bu noktada Türkiye-ABD ilişkilerinin de hızla kırılma noktasına gittiğini bilmem zikretmeye gerek var mı?

Öte yandan Irak’ta ise Kürt Bölgesel Yönetimi ayrı bir maceraya yelken açmaya devam ediyor… Tüm uyarılara rağmen IKBY lideri Mesut Barzani bağımsızlık referandumundaki kararlığını sürdürüyor. 25 Eylül referandum tarihi yaklaştıkça gerilim de tırmanıyor…

- Trump dönemi ile birlikte başlayan ABD-İran ilişkilerindeki gerilim trendi de sürüyor. Trump yönetimi balistik füze programından dolayı İran’a uygulanacak yeni yaptırımları devreye sokma kararı aldı. Buna, İran’ın Devrim Muhafızları komutanının cevabı sert oldu; “Eğer ABD İran’a ve Devrim Muhafızları’na karşı yaptırım uygulamak istiyorsa o zaman bölgedeki üslerini İran’ın 1.000 km uzağına taşımalı”

Bu gerilim nereye kadar tırmanır, ifadelere yansıyan tehditler fiiliyata dönüşür mü? Dönüşürse ne olur? Cevapları ürküten gerçekten zor sorular bunlar?

-Bu arada 15 Temmuz darbe girişimini fonlamakla suçlanan BAE, uluslararası arenada Türkiye karşıtlığını çeşitlendirme arayışlarında. BAE’nin son hamlesi Ermenilerin sözde “soykırım” tezine verdiği destek oldu… İsrail ve darbeci Sisi yönetimi ile ortak hareket eden BAE yönetiminin Türkiye karşıtlığı konusunda bundan sonra atacağı adımlar doğrusu merak konusu. Tabi bu adımlara Türkiye’nin vereceği cevap da…

Kardeşlerinin Katar’ı boğmaya yönelik hamleleri Türkiye’nin attığı adımların da etkisiyle boşa çıkmışa benziyor. Körfez’de tansiyon nispeten düştü ama bu durum başta BAE ve Suudi Arabistan’da Türkiye’ye yönelik ciddi bir hazım problemini de ortaya çıkardı…

-İşgal devleti İsrail ise krizlere gömülmüş, birbirini yemekle meşgul İslam dünyasının içinde bulunduğu fitne ortamını bir taraftan derinleştirmeye çalışırken diğer taraftan da ortaya çıkan kaos zeminini kendi açısından fırsata dönüştürme peşinde. Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya yönelik Siyonist planlarını hayata geçirmeye yönelik adımlarına yenilerini eklemekle meşgul…

Sadece İsrail’in değil, işgal devleti ile neredeyse stratejik müttefik haline gelmeye başlayan kimi Arap yönetimlerinin Filistin’e yönelik Ortadoğu medyasında dillendirilen gizli planları ümmet adına gerçekten utanç verici nitelikte…

-Batı cenahında ise değişen bir şey yok demek mümkün. Özellikle 15 Temmuz başarısız darbe girişiminden bu yana genel anlamda Avrupa ile özelde de başta FETÖ ve PKK terör örgütlerinin sığınağı haline gelen Almanya ile Türkiye arasındaki gerilim tırmanmaya devam ediyor. Krizlere yeni krizler ekleniyor.

Bunlar bir aya sığan gerçekten baş döndüren gelişmeler. Küresel gündemin tüm bu sıcak başlıklarının neredeyse hemen hepsinde Türkiye’yi yakından ilgilendiren bir yön var.

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, 378. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.