Son Din ve Son Peygamberin Özellikleri

Allah’ın insanlığa gönderdiği son din; İslam ve son Peygamber: Hz. Muhammed’in (a.s.) özellikleri nelerdir? Son din ve son Peygamber hakkında bilgi...

Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.) insanlığa gönderilmiş son Peygamberdir. Son Peygamber olması, getirdiği sistemin

1- Mükemmel olmasını

2- Bozulmamış olmasını

3- Alternatifsiz olmasını

4- Evrensel olmasını gerektirmektedir.

Ve İslâm, gerçekten de son olmanın gerektirdiği bütün özellikleri kendinde taşır.

1- İslâm Mükemmeldir:

İslâm, mükemmelliğin gereği olan “bütünlük” ve “denge” unsurlarına sahiptir.

İslâm, insanı fert ve toplum olarak, ruh ve beden olarak her noktasıyla bir bütün olarak ele alır. Kendi içinde ruhuyla, ahlakıyla, aklıyla bir bütün, bedeniyle, çevresiyle bir bütün olarak ele alır. Ve ona her konuda en mükemmel çözümü sunar. İlmin daima Kur’an’ın çizgisini desteklemekte olması, bu mükemmelliğin bir kanıtıdır. Mesela Kur’an-ı Kerîm “iki yıl anne sütü” demiştir. Bir zamanlar anne sütünü değersiz bulan bilim çevresi, yeni gelişmeler ışığında Kur’an’ın çizgisine gelmiş, iki yıl anne sütunun gerekliliğini kabul ve ilan etmiştir.

2- İslâm Bozulmamıştır:

Bozulmamıştır, çünkü İslam’ın kaynağı olan Kur’an bozulmamıştır. Kur’an’ın bozulmadığını ise onu, diğer kutsal kitaplarla mukayese ederek anlamak mümkündür. Ülkemiz de dahil olmak üzere dünyanın her yerinde kültürlü insanların, hiç bir propaganda yapılmamasına rağmen, İslam’a yönelmekte olmaları İslam’ın ve onun kaynağı olan Kur’an’ın mükemmelliğinden kaynaklanmaktadır. Ve bu mükemmellik de bozulmamış olduğunun delillerindendir.

3- İslâm Alternatifsizdir:

Yeryüzünde çeşitli inançlar, çeşitli ideolojiler, fikrî ve iktisadi akımlar vardır. Bunlar zaman zaman değişik toplumlarda uygulama ortamı bulmaktadırlar. Ancak bunlardan hiç birisi insanı bir bütün olarak ele alıp onun her türlü sorununa akla, ruha ve ilme uygun ve mükemmel bir bütünü oluşturabilecek çözümler üretememişlerdir. İslam müstesna... Ve onun için de bu güne kadar insanın ister duygu boyutu, ister davranış boyutu, ister iktisadî boyutu, ister sosyal boyutu olsun, hiç bir sistem, hiç bir noktada, İslam’a alternatif oluşturamamıştır.

4- İslâm Evrenseldir:

İslâm evrenseldir çünkü mükemmeldir. Çünkü alternatifi yoktur. Çünkü bozulmamıştır.

SON DİN

İslam mükemmelliğin doruk noktasındaki tek hak din olduğu için evrenseldir. Bütün insanların ve bütün zamanların dinidir. Getirdiği sistem belirli bir milletin veya zamanın sistemi değil insanı yoktan var eden Allah’ın sistemidir. “Kemale erdirdim -mükemmele eriştirdim- ve ondan razı oldum” dediği sistemdir. Ve bu da onun zaman ve mekan üstü olmasını sağlamıştır. Yani onu insanlık için her çağda tek umut yapmıştır.

Evet... İslâm son dindir. En mükemmel olduğu, alternatifsiz olduğu ve evrensel olduğu, bozulmadığı, bozulmasına izin verilmediği, Allah tarafından koruma altına alındığı için son dindir. Ya da son olduğu için en mükemmel, alternatifsiz, evrensel olmuş ve Alemlerin Rabbi tarafından koruma altına alınmıştır.

SON PEYGAMBER

Ve onun Peygamberi de son Peygamberdir.

Son Peygamber...

“Son” olmak “en büyük” olmayı “en üstün” olmayı “en mükemmel” olmayı gerektirir.

“Son” olmak alemlere rahmet olmayı gerektirir.

“Son” olmak zamanla bağımlı olmayan, zamanları kuşatan bir mucizeye sahip olabilmeyi veya kıyamete kadar süren bir mucizenin sahibi olabilmeyi gerektirir.

O Peygamber “Son Peygamber” olduğu için, öyle bir mucizenin sahibi olmalıdır ki, ta kıyamete kadar, insanlığa O’nun “Son ve Hak Peygamber” olduğunu ve getirdiği sistemin alternatifsiz olduğunu haykırsın ve insanlığın dikkatini, insanlığın başka şansı olamayacağı için, Alemlere rahmet olan bu yüce Peygamberin ve Son olan bu yüce dinin üzerine çeksin. Ki bu Kur’an’ la olmuştur. Onun Son Peygamber olması ona verilen Kur’an’ ı “En Büyük Mucize”ye dönüştürmüştür. Ve bilimin, araştırmalarıyla farkına varmadan yaptığı şey Kur’an’ın mucizeliğini kanıtlamak olmuştur.

Mucizeler Peygamberlerin “Hak” olduğunu (ispatlamak) içindir.

Ve Kur’ân-ı Kerim de Peygamberimizin mucizesi olduğuna göre, ta kıyamete kadar, O’nun Peygamber olduğunu kanıtlayacak demektir. Bu da Resûlullah’ın, bu dünyadan ayrılmış olsa bile, ta kıyamete kadar, Peygamberlik görevini, Kur’an-ı Kerim kanalıyla icra etmekte olduğunu ortaya koyar Bu durumda da akıl sahibi olan herkes kabul eder ki, başka bir Peygambere ihtiyaç yoktur.

ALLAH’IN SON ELÇİSİ

Eğer Hz. Muhammed (a.s.), son Peygamber olmasaydı, ilahi kanun gereği kendisinden sonra gelecek Peygamberi de ismi, özellikleri ve alametleriyle bize bildirmek mecburiyetinde idi. Çünkü Allah Teala, Hz. Adem’den (a.s.) itibaren bütün Peygamberlere son Peygamber olması nedeniyle Peygamberimiz Hz. Muhammed’i (a.s.) haber vermiştir. Ve yine her Peygamber kendisinden sonra gelecek Peygamberi insanlara haber vermiştir. Bu ilahî Rahmetin gereğidir. Alemlerin Rabbi istiyor ki elçisi geldiği zaman, o toplum, onu kabule hazır bir şekilde bekliyor olsun. En son ve dolayısıyla da en büyük Peygamberi için de aynı şey geçerli. Üstelik insanlık için onun önemi, son olması nedeniyle, daha da büyük. Nitekim Peygamberimizin doğduğu dönemde, Yahudiler ve Hristiyanlar, O “En Büyük Peygamberi” alametleri ve özellikleriyle biliyorlar, tanıyorlar ve bekliyorlardı.

Kur’ân-ı Kerim’ in Allah Teâlâ tarafından korunmaya alınması da Kur’ân’ın son kitap ve onu getiren Peygamberin de son Peygamber olduğunu ortaya koyar. Allah Teala da ha önce gönderdiği Tevrat ve İncil’i, koruma altına almamıştır. Onları korumakla, onlara inanan toplulukları sorumlu tutmuş, o kutsal kitabı bozmamaları için onları uyarmış, bozdukları takdirde ne gibi belalarla karşılaşacaklarını onlara haber vermiştir. Halbuki Kur’an’ın içerisinde bozulmamasıyla ilgili ne bir uyarı, ne de bir tehdit yoktur. Sadece, özellikle Yahudilerin, Allah’ın ayetlerini az bir ücret karşılığında nasıl değiştirip sattıkları veya gizledikleri anlatılmaktadır.

Ve sonra da Kur’ân için “Onu biz indirdik ve biz koruyacağız” (Hicr, 9) ve “Lâ mubeddile likelimâtihi” “Rabbinin kelimelerini değiştirecek kimse yoktur.” (En’am 115) buyurulmaktadır.

Eğer Kur’an’ın gelecek zamanlarda da olsa, daha mükemmelinin olması ve bize gönderilmesi söz konusu olsaydı, o zaman, Kur’an tıpkı Tevrat ve İncil gibi, Allah tarafından koruma altına alınmaz, bozulmaya açık olurdu. Ki diğer kitapların Allah tarafından koruma altına alınmayıp bozulmasına izin verilmesinin hikmetlerinden biri de, son kutsal Kitab’ın güzelliğinin ve büyüklüğünün daha net bir şekilde ortaya çıkabilmesi için insanlara bir mukayese ortamı sunabilmekti.

İNSANLIĞIN SON UMUDU

Allah Teâlâ, Kur’ân’ın tâ kıyamete kadar insanlığa Hakkın mesajını vermesini ve insanlara doğru yolu göstermesini istedi ve diğer kutsal kitapların bozulmasına izin verirken Kur’an’ı koruma altına aldı. Çünkü o “insanlığın son umudu” olan son Peygambere verilen son Kitabı bütün ırklara, bütün milletlere bütün zamanlara doruktaki mükemmelliği sunan “son umut”.

Hz. Muhammed’in (a.s.) Son Peygamber olması bütün insanlığa gönderilmesini de gerekli kılmaktadır.

Nitekim Allah Teâlâ, Âl-i İmran 138. ayetde “Haza beyanun linnas= Kur’ân insanlar için hakkı açıklayan bir sözdür”, En’am 115’te ise “Temmet kelimetu Rabbike sidken ve adlen=Rabbinin kelimeleri yani Kur’an doğrulukça da adaletçe de tamdır” buyurduğu gibi, En’am Suresi 90. ayetde “in huve illa zıkrâ lil alemin =Muhakkak ki o Kur’an alemler için bir öğüt, hak bir sözdür” buyurmaktadır.

En’am Suresi 92. âyetde “Litanzire umme’l-kur’a ve men havleha=Kur’an şehirlerin anasını (Mekke’yi) ve onun (ondan doğan) çevresindeki (bütün) şehirleri uyarman için gönderildi.” buyurmak suretiyle Kur’an’ın bütün insanlık için gönderildiğini vurgulamaktadır. Hz. Peygamber içinse “illa Rahmeten lil-alemin=Ancak alemlere bir rahmetdir” denilmekte ve böylece Son Peygamberle ve getirdiği son kitapla bütün insanlık hedeflenmektedir.

Hz. Muhammed’in (a.s.) Son Peygamber oluşuna pek çok delil getirmek mümkündür. Ancak inananlar için, Allah Teala Kur’ân-ı Kerim’de hükmünü bildirmiş ve onu Hatemu’nnebî=Son Peygamber olarak vasıflamıştır.

Kaynak: Asuman Doğru, Altınoluk Dergisi, Sayı: 131

 

İslam ve İhsan

NEDEN İSLAM?

Neden İslam?

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.