Son Nefeste İstiğfar Etmek
Son nefes hususunda peygamberler hâricinde hiç kimse teminat altında değildir.
Mü’min, ömrü boyunca havf ve recâ (korku ve ümit) duyguları arasında:
“Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine kulluk et!” (el-Hicr, 99) âyet-i kerîmesinin sırrına ermeye çalışmalıdır. Nitekim insan, her an devam ettirdiği kulluk vesîlesiyle Hakk’a dostlukta mesâfe alır. Hakk’a kulluğu hayatın son demlerine bırakmaksa, fecî bir hüsran sebebidir.
TEVBE NE ZAMAN KABUL OLMAZ?
Rivâyete göre bir terzi, sâlihlerden bir zâta:
“–Peygamberimizin: «Allah Teâlâ, kulunun tevbesini, canı boğazına gelmediği müddetçe kabûl eder.» (Tirmizî, Deavât, 98/3537) hadîs-i şerîfi hakkında ne buyurursunuz?” diye suâl etti. O zât da sordu:
“–Evet, böyledir. Ama senin mesleğin nedir?”
“–Terziyim, elbise dikerim.”
“–Terzilikte en kolay şey nedir?”
“–Makası tutup kumaşı kesmektir.”
“–Kaç seneden beri bu işi yaparsın?”
“–Otuz seneden beri.”
“–Canın gırtlağına geldiği zaman, kumaş kesebilir misin?”
“–Hayır, kesemem.”
“–Ey terzi! Bir müddet zahmet çekip öğrendiğin ve otuz sene kolaylıkla yaptığın bir işi o zaman yapamazsan, ömründe hiç yapmadığın tevbeyi o an nasıl yapabilirsin? Bugün gücün kuvvetin yerinde iken tevbe eyle! Yoksa son nefeste istiğfar ve hüsn-i hâtime nasîb olmayabilir... Sen hiç: «Ölüm gelmeden evvel tevbe etmekte acele ediniz!» (Münâvî, V, 65) sözünü işitmedin mi?”
İLAHİ BİR SIR
Son nefesin ne şekilde vâkî olacağı, ilâhî bir sırdır. Bu sebeple hayatı, bir mayın tarlasında yürür gibi büyük bir teyakkuzla yaşamak ve Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in sık sık buyurduğu gibi; “Esas hayatın, âhiret hayatı” olduğunu hiçbir zaman unutmamak îcâb eder. Zira Cenâb-ı Hakk’ın sevip râzı olduğu bir kul olabilmek; O’nun beşeriyete armağan ettiği Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in nebevî ikazlarına gönülden itaat etmekle mümkündür.
Velhâsıl her insan; dünya hayatında mânevî gidişâtına ve nereye hazırlandığına dikkat etmek mecbûriyetindedir. Bunun muhâsebesini de son nefesine bırakmayıp ömrü boyunca bu hassâsiyetle yaşamalıdır. Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-’ın buyurduğu:
حَاسِبوُا اَنْفُسَكُمْ قَبْلَ اَنْ تُحَاسَبُوا “(İlâhî mahkemede) hesâba çekilmeden evvel nefislerinizi hesâba çekiniz.” (İbn-i Kesîr, Tefsîr, I, 27) tâlimâtını kendine hayat düstûru edinmelidir.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Gönül Yolculuğu, Erkam Yayınları