Sosyal Medya Nasıl Doğru Kullanılır?

Altınoluk Dergisi, 359 sayısında [Ocak 2016] "sosyal medya"yı kapak konusu yapıyor. "Sosyal medyada biz neyiz? Sosyal medya hayır mı şer mi? Sosyal medyayı nasıl doğru kullanabiliriz?" soruları üzerinden irdelenen konu sosyal medyanın da meşru sınırlar içinde kullanılabileceğini söylemekle birlikte bugün bunun ne kadar mümkün olabildiğini de sorguluyor. 7'den 70'e herkesin cep telefonu ile iletişim dünyasına girmesi, aradaki kontrol mekanizmalarının ortadan kalkmış olması birçok imkanı "hayır"da da "şer"de de kullanabileceğimizi bir kez daha bizlere gösteriyor. Altınoluk bu ay artık hepimizin güncel bir sorunu "sosyal medya" konusu ile okuyucularıyla buluşuyor.

Altınoluk Dergisi'nin sunuş yazısında şunlar ifade ediliyor:

"Bir miladi yılı daha geride bırakıp, hayat yoluna devam etmekteyiz. Evet hep deriz, bu günler, aylar, yıllar bizi bizim bilmediğimiz bir ecele doğru ilerlediğimizi hatırlatan duraklardır. Belli ki o gün gelecek.

Onun için uyanık olmak lazım. Her işimizde o vaktin hassasiyetini kuşanmak ve o günden sonra bir gün daha geleceğini ve “O gün” mal ve evlad gibi dünyevi imkanların, statülerin insana fayda vermeyeceğini, oraya “selim bir kalb götürme”nin insanı kurtaracağını unutmamak lazım.

Kerim Kitabımız Kur’an bu alanda ikazlarla dolu.

İnsan “imkan”ı kullanırken genelde aldanıyor, onu keyfemayeşa (dilediği gibi) kullanabileceğini zannediyor ve çoğu zaman dizginleri, eğitilmemiş nefse (nefsi emmaraye) kaptırıyor. O da gidip “insanın düşmanı olan” varlıkla, Şeytanla işbirliği yapıyor. Ondan sonra salın başınıza belayı... İnsan mümkünse kurtulsun günah çukurlarına, şeytan tuzaklarına düşmekten...

Bu sayımızda “sosyal medya” denilen alanı gündeme aldık. İnsana neredeyse Hüdhüd’ün kullandığı imkanı sağlayan teknolojinin kullanılma biçimindeki çarpıklığı ve onun doğuracağı afetleri ele alalım istedik.

Evet afet var bu alanda. İnsanı en behimi alanlara sevkeden, şeytanın hep kalplerde dolaşmasının yolunu açan bir afet. Bıçağın normal kesme aracı olmaktan çıkıp, katil aracı haline gelmesi olayı.

Görüntülemenin mesela damarlardaki bir hastalığı izale için kullanılması değil, mahremleri ifşa edecek şekilde kullanılması fesadı. Bu var maalesef. Bu insanın hayat yolculuğunda insanı günah çukurlarına sürükleyen bir afet niteliği de taşıyor maalesef.

Hazreti Ömer (r.a.) hani, “İslam’ın ticaret hukukunu bilmeyen bizim çarşımıza gelmesin” demiş.

Bir vakit bir siyasetçi gazetedeki sütununu tetikçilik için kullanan yazara “Senin eline kalem vermek çocuğun eline silah vermeye benzer” diye tepki göstermişti. Yani kalemin, mikrofonun, kameranın, ekranın, kürsünün, yani bir sözü, mesajı çoğaltan araçların, hukuk bilmez insanların eline verilmemesi lazım. Hukuk bilmiyorsak bizim de onları kullanmamamız lazım. Çünkü bu işler yaydan çıkan oka benzer ve geri döndürülmeleri imkansızdır. Denilmiştir ki, “Söz sen kullanıncaya kadar senin esirindir, kullandıktan sonra da sen onun esirisin.” Medya alanındaki her eylem, işte bu özdeyişteki şeydir.

Medya alanında işlenen suçlar, yani gerçekleşen hak ihlalleri için açılmış milyonlarca dava var. Mahkumiyetler oluyor veya olmuyor. Bir çok hakaret “eleştiri” nitelemesi ile cezadan kurtuluyor. Ama bir yer var, orada her şeyin hakkı verilecek. Ne bir eksik ne bir fazla. İşte bir gün daha, bir ay daha, bir yıl daha geride kaldı. Yani bir gün, bir ay, bir yıl daha yaklaştık hesap gününe.

Dileyen dilediğini yazsın, söylesin vs. ama yarın “Bu kitaba ne oluyor ki küçük büyük hiçbir şeyi ihmal etmeden kaydetmiş” diye ah vah etmenin zamanı geleceğini unutmasın."

ALTINOLUK’TA [OCAK 2016] NELER VAR?

Ahmet Taşgetiren, "Sosyal Medyada Neyiz?" başlığında insanın sosyal medya ile ilişkisini sorguluyor.

Dr. Adem Ergül, "Sosyal Medya Hayır Mı Şer Mi?" konusunu irdeliyor.

Prof. Dr. Süleyman Derin, "Sanal Alemde Tasavvufi Terbiye Mümkün Mü?" sorusuna cevap arıyor.

Osman Nuri Topbaş Hocaefendi, Hak Dostlarından Hikmetler “Hâlid-i Bağdâdi-6” başlıklı yazısında istikâmetin önemi anlatıyor.

Klinik Psikolog Mehmet Dinç ile sosyal medya üzerine dosyaya özel bir röportaj yer alıyor: "Sosyal Medya Nasıl Doğru Kullanır?"

Nureddin Yıldız, "İnternet ve Ötesi" yazısında internetin hayatımızı kuşatma gücünün hayatımızda hudutsuzluğa yol açmaması gerektiğinin altını çiziyor.

Merhum Ali Kaplan ağabeyle vefatından önce Y. Selman Tan'ın yaptığı sohbet: "Zikrullah Kalbin İlacıdır: Seher Seher Seher"

Altınoluk’ta yer alan diğer yazılar ise şöyle:

Adem Çelikkaya, "Sözün Kulaktan Başka Müşterisi Yoktur"

Prof. Dr. İrfan Gündüz, "Medeniyet Dedikleri..."ALTİNOLUK_DERGİSİ

Ali Büyükçapar, "Bir Yılın Muhasebesi"

Prof. Dr. İsmail L. Çakan, "Yolcu Bedeniyle Dünyada Kalbiyle Ukbâdadır"

Neslihan Nur Türk, "Karar Verdim"

Cafer Durmuş, "Zuhruf Sûresinden Altın Öğütler"

M. Sami Ramazanoğlu, "Fitnelerin Kalbe Hücumu"

Sadık Dânâ, "Mal Biriktirmek Nedir?"

Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu, “Kelâmi Dergâhı’nda Tefsir Dersleri Kur’3an Tilaveti ve Hafızlar-3”

Ali Rıza Temel, "Mülteciler veya Yolun Çocukları"

İdris Arpat, "Unutmak Mı Olur Şey Değil"

Mustafa Eriş, "Resulullah’ın Amca Oğlu Nevfel İbni Hâris"

Ayşe Bay, "Çocuk Eğitiminde Aile Modelleri"

Beytullah Demircioğlu, "Ortadoğu'da Yeni Dengeler ve Güç Mücadelesi"

H. İbrahim Kurucan, "Tanzimat'tan Günümüze Türk Düşünürleri"

Ayrıntılı Bilgi: www.altinoluk.com

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.