Stres Hep Olacak Başa Çıkan Kazanacak
Günlük konuşmalarımıza özelikle son yirmi yılda gelip yerleşen ve yanlış anlaşılan bir kavramdır stres. Stres hep olacak başa çıkan kazanacak? Peki stresle nasıl başa çıkabiliriz?
Doğrusu, vücutta gerginlik oluşturan, bünyeye baskı uygulayan duruma stres deniyor. Stres yapan sebeple başa çıkılamadığında ortaya çıkan durum ise kaygı ya da sıkıntıdır.
Stres yapan durumlar fiziksel ya da psikolojik kaynaklı olabiliyor. Bugünkü mevzu daha çok görünür sebeplere bağlı stres ve daha önemlisi vücudun buna verdiği cevap.
En basitinden ayağınızda “tırnak batması” var. İşe giderken mecbur resmi bir ayakkabı giydiniz, bir müddet sonra canınız yanmaya başladı. Toplantı uzuyor, acı artıyor. Stres, sıkıntıya endişeye neden oluyor. Sonunda “yeter!” deyip derdinizi tam anlatamayıp, istediklerinizi alamadan ortamı terk ettiniz.
Baskı yapan faktör… Bir müddet savaştık… Fiziksel ve /psikolojik baskıya dayanamadık… Ve meydanı terk ettik… Kaybettik.
Çok basitleştirdik ama mesele böyledir; stres her daim vardır, başa çıkabilenler kazanır.
Komşudan gelen gürültü de stres sebebi olur, kalp ameliyatı olmak da…
Stres sebebinin trafik kazası olduğunu düşünelim,
En soldaki mavi bölge; dengede olduğumuz işlerin yolunda gittiği dönem.
O anda bir trafik kazası geçirdiniz. Darbe çok şiddetli ya da adaptasyon mekanizmalarınız yeterli ve hızlı değil, dışarıdan da destek (ilaç vs.) alamadıysanız bu tablo sizi ölüme kadar götürebiliyor. Bunun dışında günlük streslerde adaptasyon mekanizmaları devreye giriyor.
Yeşil sahanın ikinci yarısına geldik. Burada otonom sistem devreye girer, ne demektir otonom sistem?
Böyle hayati durumlarda beyne sorup, cevap bekleyip vakit kaybetmeyelim acilen cevap verelim diye çekilmiş paralel sinir sistemidir.
Otonom sistemin “sempatik sinir sistem” i aktive olup böbrek üstü bezinden “adrenalin” salınımı olur. Vücutta “savaş ya da kaç “cevabı gelişir. İcracı organ, böbrek üstü bezidir.
Böbrekler malum, onu herkes az çok bilir; bir de bunun üzerine eklemlenmiş, kendine özel isim bile konmamış, kendi halinde bir organ… Toplasanız ikisi 10 gram etmiyor. Ama hayat-ölüm çizgisinde kaderin tecellisi onun elinden oluyor. Adrenalin etkisi ile tüm hayati organların çalışmasını ve enerji üretimini artırıyor.
Adrenalin yanıtının bir farkı çok hızlı devreye girmesi ve etkisinin çok kısa süreli olması. Adrenalin miktarı her 10 saniyede bir yarıya iniyor. Bu da ayrı nimet, yoksa sürekli yükselen kan şekeri ya da tansiyon, trafik kazasından kurtulan yaralıyı kendiliğinden öldürürdü.
Stres sebebi evde meyve bıçağından olmuş basit bir kesi ise olay adrenalinin hızlı müdahalesi ile çözülür. Sebep trafik kazası, mesele uzayacaksa, uzamış stres yanıtı başlar. Beyindeki en üst seviye merkezlere kadar haber gider. Diğer başrol oyuncusu sahneye çıkar ki bu da kortizol hormonudur.
Nedense bir ilacın içine girdiğinde insanımızı çok korkutan kortizon esasında vücudun kendi ürettiği hayat kurtarıcı bir hormondur.
Otuz dakika içinde başlayan yanıtla kan kortizon düzeyi 20 katına çıkar, beyin, karaciğer, kalp kapasiteleri azami seviyeye yükseltilir.
Grafikte en sağ alana (pembe kısma) geçilir.
Yaralanma, kırık, kanama vesaireye gerekli cevap verilir, uygun tıbbi destek te sağlanırsa grafikteki eğri normale doğru yönelir ve en baştaki gibi denge hali kurulur.
Bazen de stres oluşturan sebep kronikleşir ya da vücudun yanıtı yetersiz kalır, yetersizlik ve tükenme olur. Bu da genellikle bir hastalık tablosunun ortaya çıkması demektir. En basitinden sürekli yüksek tansiyonla baş etmek zorunda kalan vücudun böbrek damarlarının hasar görüp diyaliz hastası olması gibi.
Buraya kadar hep fiziksel stresten ve sonuçlarından bahsettik. Bu reaksiyonlar bizim haberimiz olsa da olmasa da Rabbimizin lütfu olarak devam ediyor. Yazma sebebimiz şükre vesile olma niyetimizdir. Hiç aklınıza geldi mi, kolumuzda kırılan kemiğimizi tamir eden osteositlerimize, kesilip kanayan parmağımıza giden damarları büzüştürerek hayatımızı kurtaran(!) adrenalin kaynağı böbreküstü bezimize teşekkür etmek...
Bir de psikolojik stresler var.
İş yerinde amirimizin baskısı, okulda arkadaşlar tarafından anlaşılamamak, aile bireylerini bir türlü memnun edememek de ruhumuzda gerginlik oluşturuyor. Uyku bozuklukları, sinirlilik ve endişe nedeni oluyor. Verimlilik düşüyor. Hepimizin başına gelmiyor mu, bir sebepten gergin ya da sıkıntılı isek bildiğimiz soruya bile cevap veremiyoruz, hafıza fonksiyonları zayıflıyor.
Akşama kadar Coronavirus haberi seyredince tansiyonu yükselen büyüklerimiz var.
Trafikte belli bir noktanın üzerinde bunalan minibüs şoförü anlamsız sürat yapıp kazaya neden oluyor. Tek başına bir yazı dolduracak bu konuyu başka bir sayıya bırakalım.
Sebep ve aracılar farklı olmakla birlikte fiziksel ve psikolojik streste temel ortak nokta şudur; kaçınılamıyorsa, doğru mücadele edilemiyorsa vücutta tükenmişlik başlıyor ve bazen sahiden tükenip bitiyoruz.
Bu kadar genel bilgiden sonra yazımızın pozitif mesajını verelim mi?
Stres oluşturan faktörlerden kaçınmak genellikle mümkün değil, hayatın kendisi stres sebebi zaten. Bu strese nasıl dayanabilir, tablodaki grafiğin yönünü yukarı çevirip, tabloyu nasıl yeşil de tutarız?
Fiziksel stresten korunmak için; yaklaşık bin tane tavsiye var, her yerde bulunur.
Psikolojik stresten korunmak da aynı şekilde…
Çok su içmek, derin nefes alıp vermek, balık yağı içmek, “ben dili yerine sen dili kullanmak” gibi tavsiyelerle sizi meşgul etmeyelim.
Şapkayı önümüze koyup düşünelim nerede yanlış yaptık diye?
El ne kadar akıllı olursa olsun, sizin işinize, sizin kadar aklı ermez.
Rahat dünya, stressiz gün olmayacağına göre rahat günümüzün kıymetini bilip şükredelim. Tedbirlerimizi alalım, tevekkül edelim vakti geldiğinde de sabreder, her koşulda kazanırız inşallah.
Hazinesi geniş Rabbimiz, stressiz günler ihsan eylesin.
Kaynak: Fırat Erdoğan, Altınoluk Dergisi Mayıs 2020, Sayı:411
YORUMLAR