Su İçme İhtiyacı Nereden Geliyor?

Diyetisyen Tuğba Alkan, suyun hayatımızdaki önemini anlatıyor.

Su, insan vücudu için hayatî öneme sahip bir sıvıdır. İnsan vücudu, gıda almadan haftalarca canlılığını sürdürebilir, ancak susuz hayat, birkaç günden öteye geçmez.

Vücudumuzda en fazla oranda bulunan madde de sudur. Yeni doğan bebeklerin vücutlarında daha fazla su bulunur, yaşın ilerlemesiyle birlikte bu oran azalır ve yetişkin dönemde ortalama % 60 olur. Vücudumuzdaki su oranının % 10 azalmasıyla hayatî faaliyetler azalmaya başlar ve hayat tehlikeye girer. % 20 azalmasıyla birlikte ise, ölüm meydana gelir.

Suyun bu kadar önemli olması, vücutta pek çok vazife ve rolü bulunmasından kaynaklanmaktadır. Aldığımız gıdaların sindirimi, emilmesi, emildikten sonra hücrelere taşınması, vücutta kullanılan atık maddelerin dışarı atılması ve vücut ısısının kontrol altında tutulması suyun kullanıldığı başlıca mekanizmalardır. Kemikler, deri, bağ dokusu ve yağ dokusu dışında vücudumuzdaki bütün bölümler, suda çözünmüş hâlde bulunmaktadır.

Su içme ihtiyacı, beynimiz tarafından yönetilir. Susamak, fizikî bir his olup su içme isteği mânâsına gelir. Hücre içi veya dışındaki su miktarının azalması, ağız kuruluğu su içmek için bizi uyarır. Vücuttaki su kaybı, yaklaşık % 1’e ulaştığında susama meydana gelir. Yaşlılarda bu mekanizma azalma gösterir. Zaman içinde su içmemenize bağlı olarak da susama hissinde azalma meydana gelebilir.

Susama hissi duymamanız, her zaman vücudunuzda suya ihtiyaç olmadığı mânâsına gelmez. Hatta susamamak ciddî bir problemdir. Çünkü su içmeyi hatırlamamanıza ve vücudunuzu sudan mahrum bırakmanıza yol açar. Bu sebeple susama hissi olmasa bile su içmeye özen gösterin. Çalıştığınız masanızda veya oturduğunuz odada mutlaka su şişesi bulundurun.

Normal yetişkin bir ferdin alması gereken su miktarı, 35 ml/kg’dır. Bu ihtiyaç, çocuklarda kilogram başına 50-60 ml’dir. Yani vücut ağırlığınız 60 kilo olan bir yetişkin iseniz, günlük 2.100 ml (10 bardak) suya ihtiyaç duyarsınız. İklim, çalışma şartları ve hastalıklar; vücudumuzdaki su dengesini değiştirip su ihtiyacını farklılaştırır.

Sıcak havalar, ağır fizikî çalışmalar ve ateşli hastalıklar; deri yoluyla su kaybını artırdığından bu durumlarda ihtiyacınız olandan daha fazla su içmeniz gerekmektedir.

“Diyare” dediğimiz “ishal”de, bağırsaklar yoluyla aşırı bir su kaybı meydana gelmektedir. Bu durumlarda kaybedilen suyun, âcilen yerine konulması, vücudun vazifesine devamı açısından büyük önem taşımaktadır.

Ciltte erken yaşlanma belirtileri ve kırışıklıkları önlemede de suyun tartışılmaz bir yeri vardır. Derimiz, dolaşım sisteminden gelen suyu, terle dışarı atar ve kendisi de bu suyu kullanır. Deriye yeterli düzeyde su ulaştırılmazsa, yani vücutta yeterli oranda su olmazsa; deri hücrelerindeki su oranı da azalmaya başlar. Derinin kendini yenileme süreci yavaşlar; kurumalar, çatlamalar meydana gelir, erken yaşta yaşlılık belirtileri ortaya çıkar.

Suyun ne zaman içilmesi gerektiği de merak edilen konulardandır. Yemekle birlikte tüketilen suyun mide hacmini kaplayarak daha az besin alımını sağladığını söyleyebiliriz. Ancak yemekle birlikte su tüketme alışkanlığı olmayanların kendilerini bu konuda zorlamalarına gerek yoktur.

Yemeklerden yaklaşık 30 dakika önce ve 1.5 saat sonra su içilmesi doğrudur. Suyun sıcaklığında ise, yine alışkanlıklarımız önemlidir. Sıcak su, mideyi soğuk suya göre daha geç terk eder ve midede doluluk meydana getirir. Böylece yediğimiz gıdaları azaltarak zayıflamanıza destek olur. Uzun süre susuz kalındığında ise, soğuk su içmek daha doğru olacaktır. Çünkü suyun emilmesi, bağırsaklarda olmakta ve içilen soğuk su, midede çok kalmadan bağırsaklara geçmektedir. Böylece vücudun su ihtiyacı daha hızlı karşılanabilir.

Netice itibariyle sağlıklı beslenmek ve mutlu bir hayat sürmek için, Su için!

Kaynak: Diyetisyen Tuğba Alkan, Şebnem Dergisi, Eylül 2015, 127. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.