Şuarâ Suresi 219. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Şuarâ Suresi 219. ayeti ne anlatıyor? Şuarâ Suresi 219. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Şuarâ Suresi 219. Ayetinin Arapçası:

وَتَقَلُّبَكَ فِي السَّاجِد۪ينَ

Şuarâ Suresi 219. Ayetinin Meali (Anlamı):

Secde edenler arasında dolaşmanı, halden hâle girmeni de görüyor.

Şuarâ Suresi 219. Ayetinin Tefsiri:

İslâm tebliğcisinin muvaffak olabilmesi için, yegâne istinatgâh olan Rabbine tevekkül etmesi zaruridir. Tüm imkânlarını seferber ederek vazifesini hakkiyle yerine getirdikten sonra neticeyi Allah’a bırakmalıdır. O’nun takdirinin en hayırlı olduğuna inanmalıdır. Çünkü Allah Azîz’dir; mağlup edilmez ve geri çevrilmez bir kudrete sahiptir. Rahimdir; kullarına ve özellikle dinini tebliğe çalışan Peygamber ve onun bağlılarına sonsuz merhamet eder. Başarılı olabilmeleri için her türlü yardımı cömertçe yapar. O, bir kul dinine hizmet için kıyam ettiğinde, namaz kılmak üzere ayağa kalktığında onu görür. Yine O, Resûlullah (s.a.s.) misalinde olduğu gibi, kulun secde edenler arasında dolaşmasını, cemaatle namaz kılarken kıyam, rukü ve secde halleri gibi fizîken şekilden şekle girmesini, yine huşû içinde namazın mânasına vararak, ruhunun rakikleşip kıvrılarak halden hale geçmesini görür. Çünkü O, her şeyi hakkiyle işiten ve her şeyi kemâliyle bilendir. Kuluna esas yardım edecek, onu koruyacak ve muvaffak kılacak yalnızca O’dur.

“Secde edenler arasında dolaşmanı, halden hâle girmeni de görüyor”  (Şuarâ 26/219) âyetine şu mânalar da verilir:

Birincisi; İbn Abbas (r.a.) şöyle der: “Rasûlüm! Senin nûrun, hep secde edenlerden secde edenlere dolaştırılarak; Hz. Âdem, Nûh, İbrâhim gibi bir peygamberden diğerine intikâl ettirilerek sana kadar ulaşmış, en son bu ümmet içinde peygamber olarak ortaya çıkmışsındır. Bunlar hep Allah Teâlâ’nın görmesi ve murakabesi altında gerçekleşmiştir.” (bk. Kurtubî, el-Câmi‘, XIII, 144, Heysemî, Mecma‘u’z-zevâid, VIII, 214 ) Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.)’in mensûb olduğu topluluk ne za­man ikiye ayrılsa, Allah Teâlâ, Rasûlü’nü en hayırlı toplulukta bulundurmuştur. O’nun varlığı aydınlatan nûru, Hz. Âdem (a.s.)’dan beri en temiz anne ve babalar­dan teselsül ettirilerek kendisine intikâl etmiştir. (Bk. Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 210)

Fahr-i Kâinat (s.a.s.), bu husûsu şöyle dile getirir:

“Ben, Âdemoğullarının en hayırlı ve en temiz olanlarından, devirden devire, âileden âileye geçerek, nihâyet şu içinde bulunduğum âileden vücûda getirildim!” (Buhârî, Menâkıb 23)

İkincisi; bu âyet-i kerîme hakkında Kâdî Beyzâvî diyor ki: “Ümmet için beş vakit namaz farz olup da gece namazı sünnet hâline gelince, Resûl-i Ekrem (s.a.s.), ashâbın ahvâlini müşâhede sadedinde gece vakti hücre-i seâdetlerinden dışarı çıkıp ashâbın evleri arasında dolaşmış ve o evleri Kur’ân tilâveti, zikir ve tesbih sesiyle arı kovanları gibi uğuldar bir hâlde bulmuştu. Âyet onu haber vermektedir.” (bk.Beydâvî, Envâru’t-Tenzil, IV, 111)

Cin ve şeytanların Kur’an’ın nüzülüyle hiçbir ilgileri olmadığı anlaşıldı. Peki, şeytanların esas alışverişleri kiminledir:

Şuarâ Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Şuarâ Suresi 219. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.