Sudan'da Caddeler İftar Sofralarıyla Donatılıyor

Sudan'da hem ihtiyaç sahipleri hem de evine yetişemeyen Müslümanlar Ramazan boyunca cadde kenarlarında hayırseverlerin kurduğu sofralarda orucunu açabiliyor.

İftar verenler, akşam ezanı okunmadan hemen önce yollara çıkarak hareket halindeki araçlardaki yolcuları, cadde kenarlarında kurdukları sofralara davet ediyor.

Başkent Hartum'da hemen her köşede, cadde üzerinde ve evlerin önlerindeki iftar sofraları, zengin ve fakiri buluşturuyor.

CADDELERDE İFTAR SOFRALARI KURULUYOR

Şehirde trafiğin en yoğun olduğu caddelerden Ubeyd Hatim Caddesi'nde de bu manzara Ramazan boyunca her akşam görülüyor. Caddenin sağında ve solunda birçok vatandaşın kendi imkanıyla hazırladığı iftar sofraları yer alıyor.

Akşam ezanına kısa süre kala, sofra sahipleri yol ortasına çıkarak araçtakilere iftara sayılı dakikalar kaldığını işaret ediyor. Sofrasının hazır olduğunu yoldan geçenlere anlatan hayırsever Sudanlılar, pişen yemeklerden herkesin nasiplenmesini istiyor.

Sofralarda yemekler ise çeşitlilik gösteriyor. İftar verenler, bütçesine göre tepsisini süslüyor. Hal böyle olunca bazı sofralarda "ful", "lukak" gibi yöresel lezzetler ağır basarken bazılarında et ürünleri, çorba çeşitleri bulunuyor. Akşam namazının cemaatle kılınmasının ardından herkes yoluna devam ediyor.

Ramazanın 20 günü yol kenarlarında yemek vereceğini söyleyen Muhammed Abdullah İbrahim, babasından gördüğü geleneği yaşatmaya çalıştığını söyleyerek, "Sudan'da caddelere kurulan iftar sofralarını küçüklüğümden bu yana bilirim. Babam, beni yanına alır ve herkesi soframıza davet ederdi. Şu an ben oğlumu yanıma aldım ve birlikte ihtiyaç sahiplerini yemeğimize çağırıyoruz." diye konuştu.

ORUCUNU AÇANLAR OLUNA DEVAM EDİYOR

Ebubekir Hasan da sofrasını sokağa taşıyanlardan biri. Sudan'da kadınların evde iftar yaptığını dile getiren Hasan, şunları kaydetti:

"Erkekler, iftara yarım saat kala sofrasını alır dışarıya çıkar. Babalarımızdan, dedelerimizden bunu gördük. Çünkü çevremizde muhtaç insanlar var fakat söyleyemiyorlar. İşinden dolayı evine, iftara yetişemeyenler olabiliyor. Gördüğümüz bütün Müslüman kardeşlerimizi yemeğe davet ediyoruz. Böylece toplum arasında bir kaynaşma sağlanmış oluyor."

Toplu taşıma aracını durduran sofra sahibinin ısrarını geri çeviremeyen hastane çalışanı Mahmut İdris ise "Çalıştığım kurumda işlerimizi geç bitirdik. Eve yetişmeyeceğimi biliyordum. Toplu taşıma aracının durdurulmasıyla sofraya davet edileceğimizi anladık. Şoför, ben ve diğer 3 yolcu arkadaşa, iftarı açtıktan sonra yolumuza devam edebileceğimizi söyledi. Vaktin çok az kaldığını görünce kabul ettik." ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.