Şufa Nedir? Şufa Hakkı Şartları
Şufa ne demektir? Şufa hakkı şartları nelerdir? İşte cevapları...
Fıkhî bir terim olarak şüf‘a, “sahibine, satım akdine konu olan bir akarı, müşteriye mal olduğu bedel karşılığında mülkiyetine geçirme yetkisi veren bir hakkı” ifade eder.
Şüf‘a hakkı bir akarın mâliki tarafından bir başkasına satılması durumunda hak sahibine bu akara müşteriyle aynı şartlar altında sahip olma yetkisi verdiği gibi, akarın mâliki ya da müşterisine bu akar bedeli karşılığında şüf‘a hakkı sahibine teslim etme mükellefiyeti de yükler. Bu sebepten dolayı şüf‘a hakkı, gayri menkul mülkiyetinin dolaylı şekilde sınırlandırılması niteliğindedir. Ancak, şüf‘a hakkı dolayısıyla bir şahsın akarını satmasına, herhangi bir biçimde kullanılmasına vb. mani olunmadığı için ortada doğrudan doğruya bir sınırlandırma söz konusu değildir.
ŞUFA HAKKININ VERİLMESİNİN GAYESİ
Birçok toplumda hukuk sisteminde olduğu gibi İslâm toplumunda da şüf‘a müessesesinin kabulü, hukukî ve sosyal açıdan önemli birtakım hedeflere yöneliktir. Şöyle ki, müşterek mülkiyete konu olan bir akar üzerinde hissedarlara şüf‘a hakkı verilmesinin gayesi bu hisselerden birinin satımı ile paydaşlar arasına istenmeyen yabancı kişilerin girmesine mani olmak ve mümkün olduğu ölçüde payların bir elde toplanmasını sağlayarak gayri menkullerin bölünmesini engellemektir. Yine özellikle Hanefî mezhebinde birbirine komşu olan ve birtakım hakları ortaklaşa kullanan akar mâlikleri arasında şüf‘a ilişkisinin kabulü ile de akar mâlikleri açısından devamlılık arzeden komşuluk münasebetlerinde ve akarlar arasındaki hukukî ilişkilerde istikrarı temin etmek hedeflenmiştir. Bu sebeple ortaklar ve komşulara şüf‘a hakkının tanınması ekonomik olduğu kadar insanî ve sosyal gerekçelere de dayanır.
ŞUFA HAKKI İLE İLGİLİ HADİSLER
Yukarıda temas edilen gerekçe ve gayeler sebebiyledir ki, Hz. Peygamber’in hadislerinde şüf‘a hakkıyla ilgili temel bazı açıklama ve ölçüler yer almıştır. Bu konuda kaynaklarda zikredilen hadislerden bir kısmının anlamları şöyledir: “Taksim olunmamış her malda şüf‘a vardır. Sınırlar konulup, yollar açılınca artık şüf‘a kalmaz” (bk. Buhârî, “Hiyel”, 14; “Şüf‘a”, 1; “Şerîke”, 8-9; Ebû Dâvûd, “Büyû‘”, 75). “Bir kimsenin ortağının iznini almadan satması helâl olmaz, ortağı dilerse alır dilerse almaz; izni alınmadan satılırsa ortak satılanı alma konusunda diğerlerinden fazla hak sahibidir” (bk. Ebû Dâvûd, “Büyû‘”, 75). “Komşu komşusunun şüf‘asına başkalarından ziyade hak sahibidir” (bk. İbn Mâce, “Şüf‘a”, 2; Ebû Dâvûd, “Büyû‘”, 75). İslâm hukukuçuları da bu hadislerde belirlenen esaslar çerçevesinde şüf‘a hakkı ve bu hakkın kullanımı konusunda ayrıntılı bir hukuk doktrini geliştirmişlerdir.
Zâhirîler’in dışında kalan İslâm hukukçularının çoğunluğuna göre şüf‘a hakkı gayri menkul eşyada söz konusu olup, menkul malların satımında şüf‘a geçerli değildir. Ancak Mâlikî mezhebinde akara bağlı olan ağaç, bina gibi unsurların ve bazı tarım ürünlerinin bağlı oldukları akardan ayrı olarak satılmaları halinde şüf‘anın geçerli olduğu kabul edilmiştir. Akar kavramına bir binanın muhtelif katları da dahildir. İslâm hukukçularının çoğunluğuna göre şüf‘a sadece taksimi mümkün olan gayri menkullerde geçerli iken Hanefîler böyle bir ayırıma gitmez.
ŞUFA HAKKINI DOĞURAN TEK SEBEP
İslâm hukukçularının çoğunluğuna göre (Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerinde) şüf‘a hakkını doğuran tek sebep, bir akar üzerinde hissedar olmaktır. Buna göre şüf‘a hakkı sadece, müşterek mülkiyete tâbi bir akarın paydaşlarından birinin, payını üçüncü bir şahsa satması durumunda söz konusu olmakta ve diğer paydaşlara bu payın aynı şartlarda alıcısı olma imkânı vermektedir.
Hanefî mezhebinde ise şüf‘anın bunun dışında iki sebebi daha vardır. Bunlardan ilki, satım akdine konu olan bir akar ile irtifak muhtevalı bazı haklardan birlikte istifade ediyor olmaktır. Buna göre, meselâ aynı özel nehirden su alan, aynı mecrayı ya da aynı özel yolu kullanan akar mâlikleri bu akara bitişik komşu olmalarına bakılmadan şüf‘a hakkı sahibi olmaktadır. Buradaki özel yol ve özel nehirden kasıt, özel mülkiyet altındaki ya da belirli kişiler tarafından kullanılan yol ve su cetvelleridir. Bu sebeple herkesin kullanımına açık olan umumi yol ve nehirlerdeki birlikte kullanım şüf‘a sebebi değildir.
Hanefî mezhebine mahsus şüf‘a sebeplerinin ikincisi ise, satım akdine konu olan bir akara üstten, alttan ya da yandan bitişik bir akara mâlik, yani bitişik komşu olmaktır. Bir akarla komşuluğun oluşması için yandan en küçük bir sınır birliği yeterli olduğu gibi, bir evin alt ve üst katları da birbirinin komşusudur.
Hanefîler şüf‘a hakkı doğuran bu üç farklı sebebi aynı seviyede görmeyip bunları yukarıda belirtilen sıraya göre bir kuvvet derecelemesine tâbi tutarlar. Buna göre farklı derecelerde şüf‘a hakkı sahipleri bulunduğunda, şüf‘a sebebi daha güçlü olan şahıs hakkını kullanırsa diğerlerinin haklarını kullanma imkânı kalmaz. Meselâ satım akdine konu olan akarın hissedarları şüf‘a haklarını kullanmış ise komşu akar mâliklerinin şüf‘a haklarını kullanmalarına imkân kalmaz. Fakat, aynı seviyedeki birden çok şüf‘a hakkı sahibinin bu haklarını birlikte kullanmaları mümkündür.
Kaynak: İslam İlmihali 2, TDV Yayınları
YORUMLAR