Sufinin Manevi Gelişimi Tamamlaması İçin İlmi Araştırma mı Yoksa Dünyadan El Etek Çekmesi mi Gerekir?
Herhangi bir tarîkata intisâb eden kimse mânevî gelişimini tamam-lamak için ilmî araştırma yoluna mı girer? Yoksa pasif mistik bir tavırla dünyâdan el etek mi çeker? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...
Bilindiği gibi tarîkata intisâb işi mânevî bir gelişim sürecidir. Dolayısıyla bu süreçte kişiye mânevî gelişimine uygun hizmet ve görevler önerilir. Yerine göre ciğer sattırılır, helâ temizliği yaptırılır. Ama hedef bellidir: Allah’a kulluk ve yaratıklarına şefkat ve merhamet. Çünkü amacı bu olan eğitim sürecinde en büyük mesele benliği yenmektir. Benliği aşmanın yolu da yaratıklara hizmetten geçer. Hizmet sâyesinde insan tevâzuu öğrenir, başkalarının farkına varır ve böylece benlik iddiâsından uzaklaşmaya başlar.
İlimle meşgûliyet ise insan nefsini zaman zaman tetikleyen ve benliğe çağıran bir özelliğe sâhiptir. Bunun farkında olan insanlar ilim, amel ve ihlâs dengesinin çok iyi korunmasına işâret ederler. Bununla birlikte tasavvufî eğitimde büsbütün ilimsiz yol kat etme mevzû bahis değildir. Aksine ilmin irfâna dönüşmesi ve gönül dünyâsının aydınlanması amaçlanır. “Yanan bir mumun diğerlerini yandırması” diye özetlenebilecek olan tasavvufî eğitim, birlikteliğin insana sağladığı şahsiyet transferi şeklinde tezâhür eder.
Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları