Suhuf Ne Demek?

Suhuf kelimesinin anlamı nedir? Suhuf ne demek? Suhuf kelimesine örnek cümleler...

Suhuf: Sayfalar. Kitap indirilmeyen peygamberlere gelen Allah emirleri anlamlarına gelir.

Suhuf, sahife kelimesinin çoğuludur. Dar bir çevrede, küçük topluluklara ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde indirilen birkaç sayfadan oluşmuş küçük kitap ve risalelere suhuf denir. Suhuflar gönderildikleri peygamberlerin zamanındaki imkânlarla belirli tabletler, levhalar ve muhtelif malzemeler üzerine yazılmış risale şeklindeki küçük kitaplardır.

İlahi emir ve yasaklar insanların az olduğu ilk dönemlerde sahifeler halinde gelmiştir. Kur’an-ı Kerim’de Hz. İbrahim ve Hz. Musa’ya Tevrat’tan önce indirilen sayfalardan bahseden iki ayet vardır.[1] Bir rivâyette de Hz. Şit’e elli, Hz. İdris’e otuz sahife verildiği haber verilir. (İbn Kesir, Tefsir)

[1] Necm sûresi, 36-37; A’la sûresi, 14-19. ayetler

SUHUF KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

‘‘Doğru söyledin ey Âdem! Hakîkaten O, bana mahlûkâtın en sevgili olanıdır. (Duâ edeceğin zaman) O’nun hakkı için bana duâ et! (Çünkü şu ân O’nun hakkı için ettiğin duâ sebebiyle) Ben seni bağışladım! (Bilesin ki), şâyet Muhammed ol masaydı, seni yaratmazdım.’’ buyurdu. (Hâkim, Müstedrek, II, 672; Beyhakî, Delâil, V, 488-489)

Bu mâlûmat, Hazret-i Âdem’in kelime-i tevhîdi yazı olarak tanıdığını ve okuduğunu gösterir. Ayrıca O’nun peygamberlikle vazifelendirilip kendisine “on suhuf” gönderilmesi, yazının insanlıkla beraber başladığının diğer bir nişânesidir.

*****

Mânevî tekâmülün zirvesi olan peygamberler, maddî tekâmülde de beşeriyete öncü olmuşlardır. Hazret-i Âdem -aleyhisselâm-’ın ziraatte, Hazret-i İdrîs -aleyhisselâm-’ın terzilikte olduğu gibi. Ayrıca, insanlık ile beraber başlayan yazı, Hazret-i İdrîs -aleyhisselâm- zamanında bir hayli gelişmiştir.

Velhâsıl Hazret-i İdrîs -aleyhisselâm-:

Kendisine suhuf indirilen bir peygamberdir.

Sıdkı, doğruluğu ve fazîletiyle Kur’ân-ı Kerîm’de methedilmiştir.

Terzilerin pîridir.

Yüce bir mekâna yükseltilmiştir.

Sabırda âbideleşenlerdendir.

Sâlihlerdendir.

Rahmet-i ilâhiyeye mazhar olmuştur.

Aleyhisselâm!..

*****

Cenâb-ı Hakk, ilk insan ve ilk peygamber Âdem -aleyhisselâm-’dan itibaren beşeriyyete emir ve nehiylerini evvel zamanlarda suhuflar hâlinde
göndermiş, sonra nesiller çoğalıp ictimâî mes’eleler arttıkça da katından büyük kitaplar irsâl eylemiştir. Bunlar dört tanedir. Zebur, Tevrat, İncil ve
Kur’ân. Suhuf ve kitapların hepsi kendi döneminin hak kitaplarıdır. Dolayısıyla kitaplara îmân, onların Allâh’tan indirildiği aslî şeklinedir.

Suhufların onu Âdem -aleyhisselâm-’a, ellisi Şit -aleyhisselâm-’a, otuzu İdris -aleyhisselâm-’a, son onu da İbrahim -aleyhisselâm-’a gönderilmiştir. Büyük kitaplardan da mâlum olduğu üzere Tevrât Mûsâ - aleyhisselâm-’a, Zebûr Dâvûd -aleyhisselâm-’a, İncîl Îsâ -aleyhisselâm-’a ve son olarak da Kur’ân-ı Kerîm Âlemlerin Efendisi Hazret-i Muhammed - sallâllâhü aleyhi ve sellem-’e nâzil olmuştur.

İlâhî kitaplar, Cenâb-ı Hakk’ın kullarına gönderdiği bir mektup gibidir. Beşerin hayatını düzenleyen ve ebedî seâdetinin reçetesini takdîm eden bu kitaplar Cenâb-ı Hakk’ın kelâm sıfatının beşer kelâmı ve idrâkine in’ikâsıdır. Dolayısıyla her biri verdiği mesajların yanında apayrı bir kelâm mûcizesidir.

İlâhî kitapların sonuncusu olan Kur’ân-ı Kerîm, önceki bütün kitapları neshetmiştir. Esasen akıp giden zamanın seyri içinde hem değişen ve gelişen beşerî ihtiyaç hem de gaflet ve nefsâniyet erbâbının o kitaplara müdâhalesi ve tahrîfleri de bunu gerekli kılmıştır. Bununla birlikte her gelen suhuf ve kitapta öz, yânî îtikâdî mes’eleler aynıdır. Şâir, bunu hulâsaten ne güzel ifâde eder:

Dört kitabın mânâsı

Lâ ilâhe illâllâh...

Allâh Teâlâ buyurur:

“(Ey Rasûlüm!) Biz her ümmete, usûlüne göre ibâdet ettikleri bir yol (şerîat) yaptık. Onun için (dîn) iş(in)de seninle aslâ çekişmesinler...” (el-Hac,
67)

İslam ve İhsan

HANGİ PEYGAMBERE KAÇ SAYFA (SUHUF) GÖNDERİLMİŞTİR?

Hangi Peygambere Kaç Sayfa (suhuf) Gönderilmiştir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.