Süleyman Peygamber Olsan Ne Çare
İslam Medeniyetinde vakıf malı, Allah’ın emaneti olarak kabul edilir. Süleyman -aleyhisselam- ve Salih -aleyhisselam-’ın rivayetleri, bu hakikatin önemini idrak etme noktasında, önemli birer levha hükmündedir.
Vakıf husûsunda derin bir hassâsiyete bürünmek ve bu ilâhî emânete diğerlerinden daha çok riâyet etmek zarûrîdir. Târih boyunca bu konu üzerinde titizlikle durulmuş ve bu emânetin ihlâl edildiği zamanlarda da acı akıbetlere dûçâr olunmuştur. Nitekim Sâlih -aleyhisselâm-’a mûcize olarak verilen deve, kimseye âit olmayıp Allâh Teâlâ’nın peygamberi vasıtasıyla insanların istifâdesine sunduğu bir emânetti ve âdetâ bir vakıf malıydı. Sütü, bir sebîl gibiydi. Sâhibi de Cenâb-ı Hak’tı. Fakat azgın kavim, deveyi öldürerek bu emânete ihânet etti. Neticede helâke dûçâr oldular.
Halk ağzında kıssa olarak anlatılagelen Süleymân -aleyhisselâm- ile serçe kuşu arasındaki şu hâdise de çok ibretlidir:
Birgün Süleymân -aleyhisselâm-, serçe kuşunu azarlamıştı. Bunun üzerine serçe, Süleymân -aleyhisselâm-’ı tehdid ederek:
“–Senin saltanatını mahvederim!” dedi.
Süleymân -aleyhisselâm-:
“–Senin cüssen ne ki, benim saltanatımı mahvedeceğini söylüyorsun!..” dedi.
O küçük kuş şöyle cevap verdi:
“–Kanatlarımı ıslatır ve bir vakıf toprağına sürerim. Sonra da kanatlarıma bulaşan bu toprağı sarayının damına taşırım. Böylece benim taşıdığım o vakıf toprağı, senin sarayını çökertmeye yeter!..”
Kıssadan hisse olarak bu hâdise, vakıf mallarına karşı ne kadar hassas ve dikkatli davranmak gerektiğini göstermektedir
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Vakıf İnfak Hizmet