Süleymaniye Camii'ndeki Muhteşem 'vahdet' Sırrı
Süleymaniye Camii, mimari açıdan dünyanın en muhteşem eserlerinden birisidir. Caminin mimari özelliklerinden birisi de içindeki hatların derin manalara sahip olmaları.
Süleymaniye Camii yapımında Hattat Karahisârî gibi nice mâhir dehâları bir araya toplayan Sinan, bu eşsiz âbidesinde sükûnet ve asâleti iç içe yerleştirdi. Sâde ve âhenkli bir silüet ortaya çıkardı.
Merkezî kubbe ile etrafına öyle mükemmel bir şekil vermeye muvaffak oldu ki, binâ, zeminden itibâren tedrîcen yükselmekte ve nihâyet o muazzam “vâhid”e kapanmaktadır. Merkezî kubbenin yarım ve diğer kubbelerle imtizâcı ise, tasavvuftaki:
“Vahdette kesret, kesrette vahdet” sırrının muhteşem bir numûnesidir.
Bu sırrı yaşayanlar, ayrı bir âlemin rûhâniyet hazzı içinde olur ve şöyle derler:
Bilmeyiz ey mâbed, yerde mi, yoksa
Gökte mi kılınır terâvîlerin?
VAHİD'E VARIŞ SEMBOLÜ
Gerçekten de Süleymâniye, birçok teferruattan muazzam bir “vâhid”e, yani tek olan Allâh’a varış, sonra da o vâhidden tekrar teferruata dönüşü sembolize eden hudutsuz güzellikte müstesnâ bir mânâ ve zarâfet zinciridir. Zâten Sinan’ın eserlerinde hiçbir unsur, bir diğerinin varlığını ezmez.
Zira her unsur, bir bütünlük içerisinde kendi güzelliğini arz edecek şekildedir. Bu hususta Koca Sinan’ın insanüstü bir gayret, titizlik ve dehâ sergilediği, eserlerinde bârizdir.
Nitekim şâirin:
Seni oya oya işlemek için
–Çizgileri, noktaları tartarak–
Yıllarca çalışmış yüzlerce kişi,
Göz nûruna îman gücü katarak.
dediği muhteşem Süleymâniye, hem hendese, hem de mânâ derinliği bakımından bir eşsizlik arz etmektedir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Osmanlı, Erkam Yayınları