Sultan 2. Gıyaseddin Mesud Kimdir?

Son Anadolu Selçuklu Devleti sultanı kimdir? Sultan 2. Gıyaseddin Mesud kimdir? Son Anadolu Selçuklu hükümdarı 2. Gıyaseddin Mesud’un hayatı…

Sultan 2. İzzeddin Keykâvus’un oğludur. Babası Kırım’da bulunduğu sırada Gıyaseddin Mesut’u kendine veliaht seçmiş ve ölürken naaşının Konya Alaaddin Camisi avlusunda bulunan atalarının türbesine (kümbedhâne) defnedilmesini vasiyet etmişti.

SULTAN 2. GIYASEDDİN MESUD NASIL TAHTA ÇIKTI?

2. İzzeddin Keykâvus, 1278-79’da Kırım’da vefat edince Gıyaseddin Mesut, 1280 yılında deniz yoluyla Sinop’a geldi. Kastamonu uç beyi Çobanoğlu Muzafferüddin Yavlak Arslan onu alıp önce Moğol Valisi Samagar Noyan’a, ardından İlhanlı Hükümdarı Abaka Han’a götürdü. Abaka Han Erzurum, Erzincan, Sivas, Diyarbekir ve Harput’un idaresini Mesud’a tahsis etti ve bir müddet onu Tebriz’de yanında tuttu.

Abaka Han’ın ölümünden sonra yerine geçen Ahmed Teküder, Anadolu Selçuklu topraklarını onunla 3. Gıyaseddin Keyhüsrev arasında 1282’de paylaştırdı. Ancak 3. Gıyaseddin Keyhüsrev müşterek saltanata razı olmadı ve Moğolların Anadolu valisi Kongurtay ile Vezîr Sâhib Ata Fahreddin Ali’yi yanına alarak Ahmet Teküder ile görüşmek üzere yola çıktı. Bu sırada Ahmed Teküder, rakibi Argun’un Kongurtay ile birleşerek kendi hanlığı aleyhinde faaliyette bulunduğunu öğrenip onlara karşı mücadele başlattı. Bu durum Keyhüsrev’in yolculuğunun yarıda kalmasına sebep oldu.

Keyhüsrev, bir süre sonra hanın merkezine ulaşmayı başardı. Ancak bu defa da Ahmed Teküder’in mücadeleyi kaybedip Argun’un Han olması planlarını bozdu. Yeni hükümdar Argun Han, Tebriz’de bekleyen Mesud’u Anadolu Selçuklu Sultanlığına tayin etti. 3. Gıyaseddin Keyhüsrev öldürüldü. Tebriz’den Anadolu’ya sultan olarak dönen Gıyaseddin Mesut önce Kayseri’de, ardından Konya’da 1284’te tahta çıktı.

GÖLGE SULTAN

Sultan Mesud’un Anadolu Selçuklu tahtına oturması uzun zamandır rahat yüzü görmeyen halk için bir ümit ışığı oldu. Ancak o da kendinden önceki hükümdarlar gibi “gölge sultan” olmaktan öteye gidemedi. Bu devirde ülke Moğol kumandanları ile İlhanlılar adına Anadolu’yu idare eden valilerin hâkimiyeti altındaydı. Anadolu Selçuklu Devleti hem İlhanlılara haraç ödüyor, hem de Anadolu’da bulunan Moğol şehzade ve kumandanlarının idaresindeki orduların ihtiyaçlarını karşılıyordu. Anadolu’ya Moğol ordularının gelmesi halktan alınan vergilerin artması, açlık ve sefalet demekti. Anadolu halkı bir taraftan Moğolların baskısı sonucu artan vergileri ödemek, diğer taraftan Türkmen saldırılarına dayanmak ve Selçuklu devlet adamlarının yolsuzluklarına katlanmak zorunda bırakılıyordu.

İÇ TEHDİTLER

Konya ve civarında düzeni sağlamak oldukça zordu. Karamanoğulları ve Eşrefoğulları Anadolu Selçuklularını tehdit ediyordu. Sultan 2. Mesutd’un Kayseri’de ikamet etmesini fırsat bilen 3. Gıyaseddin Keyhüsrev’in annesi torunlarını Konya’da tahta çıkaracak kadar güçlendi. Kendisini desteklemeleri için Karamanoğlu Güner Bey’i beylerbeyi, Eşrefoğlu Halil Bey’i saltanat nâibi tayin etti. Bu iki beyin desteğiyle şehzadeler törenle sultan ilân edildiyse de bunlar çok geçmeden 1285’te ortadan kaldırıldı.

KONYA HALKINI SULTAN VELED KURTARDI

Argun Han, 1285 yılında Türkmenleri cezalandırmak için kardeşi Geyhatu, idaresinde masrafları halktan toplanan vergilerle karşılanan 20 bin kişilik bir kuvveti Anadolu’ya gönderdi. O yılı Erzincan’da geçiren Geyhatu ertesi yıl Sivas ve Kayseri üzerinden Aksaray’a geldi. Geyhatu’nun yanında Sultan Mesud da vardı. Ordunun hareketi sırasında halkın pek çoğunun evlerini terkederek mağaralara saklanmasına sinirlenen Geyhatu Konya üzerine yürüdü, ancak Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin oğlu Sultan Veled onunla görüşüp Konya halkına zarar vermeden geri dönmesini sağladı. Bu arada Sultan Mesud, kendisine karşı harekete geçen Germiyanoğulları’nı Sultan Baltu kumandasındaki Moğol kuvvetlerinin yardımıyla bozguna uğrattı.

Öte yandan 3. Gıyaseddin Keyhüsrev’in annesi, Argun’dan devletin 3. Gıyaseddin’in iki oğlu ile Sultan 2. Mesud arasında paylaştırılmasını istedi. Türkmenlerle de iş birliği içine girerek Anadolu’da huzursuzluk çıkardı. Sonunda 2. Mesud, Argun Han’ın isteği üzerine 3. Gıyaseddin’in iki oğlunu Emîridâd Nizâmeddin ile birlikte 1285’te Argun Han’a gönderdi. Burada yapılan muhâkeme sonunda bu iki çocuğun 3. Gıyaseddin’e ait olmadığı anlaşıldı ve başları kesilerek Türkmenlere gönderildi.

BEYLİKLERİN İTAAT ALTINA ALINMASI

Bu sırada Germiyan Türkmenleri Beyşehir bölgesini yağmaladılar. Moğol ve Türk askerleriyle karşı harekate geçen Sultan Mesud, Germiyan ili uç bölgesini işgal edip 16 Kasım 1287 tarihinde Konya’ya ve oradan da Kayseri’ye döndü. Daha sonra Şehzade Geyhatu ile birlikte Karamanlılar’ın üzerine yürüdü. Moğol-Selçuklu ordusu 15 Ocak 1288’de Lârende’yi ve Karaman topraklarını tahrip etti. Karaman Türkmenleri ve Eşrefoğulları durumun kendi aleyhlerine döndüğünü farkederek Sultan 2. Mesud’dan özür dileyip itaatlarını arzettiler. Germiyanoğulları da Konya’ya gelip 2. Mesud ile barış yaptı. Bu olayın ardından Argun Han, Vezir Sâhib Ata Fahreddin Ali’yi huzuruna çağırarak ondan daha fazla vergi ödenmesini istedi. İhtiyar vezir hasta bir halde Konya’ya geri döndükten kısa bir süre sonra öldü. 1288 yılında Karamanoğulları, Eşrefoğulları ve Germiyanoğulları Sultan Mesud’a itaat arzettiler.

Sâhib Ata Fahreddin Ali’nin ölümü üzerine vezirlik göreviyle Anadolu’ya gönderilen Fahreddin Kazvînî vergileri arttırmakla kalmayıp yeni vergiler de koydu. Topladığı ağır vergilerle halkı isyan noktasına getirdi. Hakkındaki şikâyetleri değerlendiren Argun Han, Fahreddin Kazvînî’yi Eylül 1291’de Tebriz Meydanı’nda idam ettirdi.

Anadolu’da Doğal Afetler

Sultan Mesud, kendisine karşı ayaklanan Eşrefoğulları üzerine hareket edince Konya’nın korumasız kaldığını gören ayak takımı şehri yağmaladı. Kargaşa ancak Mesud’un geri dönmesiyle sona erdi. Bu tarihlerde meydana gelen depremde Erzincan’ın büyük bir kısmı yıkıldı. Amasya ve Niksar’da sel felâketi oldu.

Moğol Çetesinin Zülmü

Fahreddin Kazvînî’nin idamından sonra Argun Han’ın Yahudi asıllı veziri Sa‘düddevle, Anadolu’ya vezir olarak Şemseddin Ahmed Lâkûşî’yi gönderdi. Onunla birlikte gelen Kılavuzoğulları adlı çete Anadolu’da büyük zulümler yaptı. Vezir Sâhib Ata Fahreddin Ali’nin ölümünün ardından Moğolların Anadolu halkı üzerindeki baskı ve zulümleri daha da arttı.

KARAMANOĞULLARI İSYANI

1291 yılında Argun Han ölünce Geyhatu Han, Ahlat dolaylarında tahta çıktı. Anadolu’da malî işler Yavlak Arslan’ın oğlu Nâsırüddin’e teslim edildi. Onun hem Moğolları hem halkı memnun eden yönetimi Anadolu’ya biraz da olsa nefes aldırdı. Ancak Geyhatu’nun Anadolu’dan ayrılması bir süredir sinmiş olan Karamanoğulları’nı harekete geçirdi. Konya üzerine yürüyen Karamanoğulları Beyşehri’ni alıp Eşrefoğlu’nu öldürdükten sonra Halil Bahadır’ın kumandasında Konya’yı üç gün yağmaladılar. Şehrin ileri gelenleri Sâhib Ata’nın torunundan yardım istediler. Denizli’den yardım kuvvetleri yola çıktığında Sultan Mesud’un kardeşi Rükneddin de Kayseri’den bir kuvvetle Konya’ya yardıma geldi. Ancak bu kuvvetler Karamanoğulları’nı engellemeye yetmedi. Neticede Sultan Mesud, Geyhatu’dan yardım istemek zorunda kaldı. Geyhatu, Moğol ordusu ile Anadolu’ya girdi. Sultan Mesud onu Kayseri’de karşıladı; bu haber Konya halkını rahatlattı.

Moğol-Selçuklu kuvvetleri Lârende’yi ele geçirip şehri ateşe verdiler. Ardından isyan halindeki Eşrefoğulları topraklarında, Denizli ve Menteşe iline kadar olan sahalarda yağma ve kıtal yaparak ganimet ve esirlerle Konya’ya döndüler. Konyalılar Geyhatu’yu sevinçle karşılamalarına rağmen on sekiz gün boyunca şiddetli zulme mâruz kaldılar.

ŞEHZADE KILIÇARSLAN’IN AYAKLANMASI

Bu sırada 2. Mesud’un kardeşi Rükneddin Kılıçarslan, Kastamonu’ya giderek oranın hâkimi Çobanoğlu Yavlak Arslan ve Türkmenler’le birlik olup saltanat iddiasında bulundu. Geyhatu, Karamanoğulları, Eşrefoğulları ve Menteşe beylerine karşı giriştiği cezalandırma harekâtını tamamlayıp Kılıçarslan ve Yavlak Arslan’a karşı 1292 yılında bir ordu sevketti. Ordunun başında 2. Mesud, Mücîrüddin Emîrşah ve Vezir Necmeddin ile Moğol kumandanları Anit, Göktay ve Giray bulunuyordu. Yapılan savaş sonunda Moğol-Selçuklu ordusu üstün geldi. Kastamonu Beyi Çobanoğlu Muzafferüddin Yavlak Arslan öldürüldü.

GAZAN HAN’IN İLHANLI (MOĞOL) TAHTINA ÇIKIŞI

Anadolu halkı Geyhatu’nun hanlığı döneminde de ağır vergiler ödemek zorunda bırakıldı. Bir ara hanlığı Baydu ele geçirdiyse de onun kötü idaresine Gāzân Han son verdi. Gāzân Han’ın Müslüman olması Anadolu halkının mânevî yönden rahatlamasını sağladı. Fakat Moğol noyanlarının sık sık isyan etmesi halkı canından bezdiriyordu. Gāzân Han’ın 1296 yılında Anadolu valisi olarak tayin ettiği Togaçar Noyan, Anadolu’da ve özellikle eski Dânişmendli topraklarında halktan çok miktarda para topladı ve halka kötü muamele etti. Gāzân Han da onu cezalandırmak üzere Baltu ve Arap noyanları Anadolu’ya gönderdi. Togaçar öldürüldü. Ancak bu defa Baltu, Gāzân Han’a karşı isyankâr tavırlar içine girdi. Gāzân Han onu birkaç defa Tebriz’e çağırdıysa da her defasında bir bahane uydurarak bunu reddetti, ayrıca Tebriz’e gitmek isteyen Sultan 2. Mesud’a engel oldu. 2. Mesud, bu dönemde Moğollar sayesinde kendini daha emniyette hissettiği için Kayseri’de oturuyor, Konya’yı ahîler idare ediyordu.

SULTAN 2. GIYASEDDİN MESUD’UN AZLEDİLMESİ

Baltu’nun kendisine isyan ettiğini anlayan Gāzân Han 1296’da Anadolu’ya Kutluğ Şah idaresinde 30 bin kişilik bir ordu gönderdi. Baltu mağlûp olunca Ermeni kralına sığındı. Ancak kral tarafından yakalanıp Tebriz’e Gāzân Han’a gönderildi ve şehir meydanında idam edildi. Gāzân Han, Baltu’nun isyanı sırasında zorla yanında tuttuğu Sultan Mesud’un suçlu olduğuna inanıyordu. Bu sebeple Kutluğ Şah Noyan tarafından Tebriz’e gönderilen Sultan 2. Mesud, Gāzân’a Baltu’nun kendisini zorla yanında tuttuğunu anlattıysa da mazeretleri Gāzân Han’ı tatmin etmediği için hükümdarlıktan uzaklaştırılıp Hemedan’da ikamete mecbur edildi. Yerine iki yıl sonra kardeşi Ferâmurz’un oğlu 3. Alaaddin Keykubad Selçuklu tahtına geçirildi.

SULTAN 2. GIYASEDDİN MESUD’UN TEKRAR TAHTA ÇIKARILMASI

3. Alaaddin Keykubad devrinde de ülkede karışıklık, isyan ve zulümler devam etti. Bu dönemde Sülemiş (Sûlâmîş) adlı bir Moğol noyanı Gāzân Han’a karşı isyan etti, ancak o da Baltu gibi Tebriz’de öldürüldü. Çok kötü bir idare sergileyen III. Alaaddin Keykubad Moğol noyanları gibi halktan paralar topladı. Sivas, Malatya, Divriği ve diğer yerlerde yaptığı zulüm ve haksızlıklar Moğollar’ı bile rahatsız ettiğinden tahttan indirilip yerine 2. Mesud ikinci defa 1302’de Anadolu Selçuklu tahtına çıkarıldı.

İkinci hükümdarlık döneminde de başarısız olan Sultan Mesud, 1304’te Abuşka Noyan ile birlikte Aksaray-Niğde arasındaki Dulhisar’a kapanan Câbioğlu’nu kuşattı. Ancak Gāzân Han’ın ölüm haberi gelince kuşatma kaldırıldı.

SULTAN 2. MESUD NASIL VEFAT ETTİ?

Ebü’l-Feth es-Sultânü’l-a‘zam Gıyâsü’d-dünyâ ve’d-dîn unvanıyla anılan 2. Mesud uzun süre hasta yattıktan sonra 1308 yılında Kayseri’de vefat etti. Tartışmalı olmakla birlikte genellikle kabul edilen görüşe göre 2. Mesud Anadolu Selçuklu Devleti’nin son hükümdarıdır.

Not: DİA

İslam ve İhsan

ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ SULTANLARI

Anadolu Selçuklu Devleti Sultanları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.