Sultana Tahtını Bıraktıran Sözler

Hikâyeler

Telemsan Sultanı Yahya’ya tahtını bıraktıran meşhur Tunuslu Şeyh’in sözleri...

Bir gün Telemsan Sultanı Yahyâ, saray erkânı ile birlikte şehri dolaşmaya çıkmıştı. Onun ve etrafındakilerin deb­debe ve ihtişâmı karşısında gözleri kamaşan halk da, Sultân’a hürmet için korkuyla ayağa kalkıp; “Pâdişâhım çok yaşa!” di­yerek alkışlamaya başladılar. Ancak sultânın gözüne bu kalabalıktan ziyâde az ileride yalnızlığı tercîh etmiş, kayıtsız, dün­yadan âzâde, nûru etrafını parıldatan bir kimse ilişti. Yanında­kilere o nûr yüzlü garîbin kim olduğunu sorunca:

“–Sultânım, o, meşhur Tunuslu Şeyh’tir. Bir mağarada ve inzivâ hâlinde yaşar.” dediler. Sultan, binbir merak içinde atını Tunuslu Şeyh’in yanına sürdü ve içini kemiren bir suâli ona sormak istedi:

“–Üzerimdeki şu ipekli elbise ile namaz kılmak câiz mi­dir?” dedi. Tunuslu Şeyh, bu suâle cevap vermek istemeyip, onu sa­rayındaki ulemâdan sormasını istediyse de Sultân’ın ricâ ve ıs­rârları üzerine şöyle dedi:

“–Bir köpek düşününüz ki, bir hayvan ölüsü bulmuş ve onu tıka basa yeyip içini dışını pisliğe bulaştırmış olduğu hâlde, bevlederken kirlenmemek için ayağını havaya kaldırmak sev­dâsındadır!..”

Sultan kızdı:

“–Ne demek istiyorsunuz?” dedi. Şeyh:

“–Şunu demek istiyorum ki, sizin mideniz ve cisminiz en ağır haram yükleri, zulüm ve kul hakları ile doludur. Böyleyken siz tutup ipekli elbise ile namaz kılmanın câiz olup olmadığını so­ruyorsunuz?!” dedi. Bu derûnî sözler, Sultân’ın gönlüne derinden tesir etti. Bu tesir bereketiyle derhal üzerindeki sırmalı elbiseleri çıkarıp attı. Sonra belindeki kılıcı fırlattı ve kendisine şaşkınlıkla bakan halka:

“–Müslümanlar! Haklarınızı helâl ediniz ve kendinize bir Sultan bulunuz!” diyerek Tunuslu Şeyh’in peşinden gitti ve onun sâdık bir talebesi oldu.

Sultan Yahyâ, Şeyh Hazretlerinin mânevî terbiyesinde o derece büyük bir makam elde etti ki, Tunuslu Şeyh, halkın kendisinden duâ talebi olduğu zaman şöyle demeye başladı:

“–Duâyı Yahyâ’dan isteyiniz; zîrâ onun yerinde ben olsaydım, onun yaptığını yapamazdım. Eğer sultanlar, onun eriştiği saâdet hazinesini bilselerdi, onlar da Yahyâ gibi her şeylerini fedâ ederlerdi.”

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları