Sultanahmet Camii'nin Gönül Gözüyle Gören Müezzini Engellilere İlham Oluyor

İstanbul Sultanahmet Camii'nde 13 yıldır görev yapan görme engelli müezzin İbrahim Altuntaş, hem yerli hem de yabancı misafirlerin takdirini topluyor.

Doğuştan görme engeli olmasına rağmen eğitiminden ve çalışmaktan vazgeçmeyen Altuntaş, engellilerin sahip oldukları yetenek ve becerileri kullanarak hayattan kopmaması gerektiğini söyledi.

Hafız Altuntaş, 1976 yılında Kocaeli'nin Karamürsel ilçesinde dünyaya geldiğini ve küçük yaşlardan itibaren gözleri görmediği için kulağının ve işitsel zekasının kuvvetli olduğunun fark edildiğini belirtti.

Henüz 5-6 yaşlarındayken abisi ve babasının aldığı teyp kasetleriyle ünlü hafızların hem kıraatlarını hem de surelerini dinleyerek ezber yaptığını ifade eden Altuntaş, "Hafızlığa başlamadan önce kulaktan dinleyerek bir şeyler öğrenebildiğimi, çevremde bulunanlara hissettirdim." dedi.

Görme engelli olması nedeniyle okula gitmesinin de zor olduğunu ve sadece körler okulunda eğitim alabildiğini belirten Altuntaş, hafızlığını tamamladıktan sonra Niğde'de bulunan bir görme engelliler ilkokuluna kayıt yaptırdığını, burada ilkokulu bitirerek, ilerleyen dönemde de orta okul ve lise eğitimlerini de dışardan tamamladığını söyledi.

- Konservatuvarda okudu

1998 yılında Diyanet İşleri Başkanlığının engelliler için açtığı sınava girmenin, kendisini Sultanahmet Camii müezzinliğine götüren önemli bir eşik olduğunu belirten Altuntaş, göreve başladıktan sonra hafızlığın yanında hem hitabetini hem de kıraatini geliştirmek için eğitimlerine devam ettiğini ifade ederek, şunları anlattı:

"Diyanet İşleri Başkanlığı 1998 yılında bütün engellileri kapsayan bir sınav açmıştı. Ben bu sınava müracaat ettim. Bir süre sonra sınav sonuçlarının olumlu olduğunu öğrendim ve kurumumuz bünyesinde görev alma hakkı elde ettim. Bursa Osmangazi ilçesine bağlı Kayhan Camii'nde başladım göreve. O arada Bursa Büyükşehir Belediyesi Konservatuvarında okudum. Musiki dersleri aldım. 2012'de başladı bu serüven ve şu an hala Sultanahmet Camii'nde müezzin olarak vazife yapmaya devam ediyorum."

- "Beni ilk kez görenler önceleri şaşkınlık yaşıyor, hayrete kapılıyorlardı"

Altuntaş, göreve başladığı dönemde insanların çok fazla görme engelli din görevlisiyle karşılaşmadığı için önceleri yadırgandığını, hatta bazı insanların şaşırıp, kendisinin bu işi nasıl yapabildiğini sorguladığını söyledi.

Kendisini görenlerin şaşkınlık ya da hayranlıkla yaklaştıklarını, özellikle Sultanahmet Camii'ne geldikten sonra hem yerli hem de yabancı ziyaretçilerin ilgisiyle karşılaştığına vurgu yapan Altuntaş, şöyle konuştu:

"Aslında insanlar şaşırsa da beni görünce genel olarak çok olumlu tepkiler alıyorum. Beni ilk kez görenler önceleri şaşkınlık yaşıyor, hayrete kapılıyorlardı. Eskiden bu tür tepkiler yani hayretle bakanlar daha fazlaydı. Ama artık teknolojinin gelişmesiyle böyle şeylerin yapabileceğine artık insanlar inanıyor. Hafızlık yaptığım dönemlerde de bu tür hayret ifade eden olaylarla çok karşılaştım. Merak edip soranlarla karşılaştım. Böyle nasıl yaptığımızı, nasıl yapılabildiğini, nasıl olabildiğini, yapılması için neler yapılabileceğini soranlarla da karşılaştım. Aslında bu ilgi kötü değil, insanların bizim dünyamızı anlayabilmeleri için bence çok güzel."

Altuntaş, bu eğitimlerin bugün hem sanal ortamdan hem de kabartma yazılı Kur'an-ı Kerim'lerden alınabildiği için daha kolay ulaşılabilir hale geldiğine dikkati çekerek, "Görme engelliler için artık özel Kur'an kursları var Türkiye'mizde. Çok daha rahat bu işi yapabilecekleri kabartma yazılı Kur'an-ı Kerim'ler var. Şu anda Kur'an öğrenme ve din görevlisi olabilme adına engellilerimiz için imkanlar çok ilerledi. Bu alanda hocalarımız da artık azımsanmayacak kadar mevcut. Artık görme engelliler çok rahatlıkla bu alanda ihtisas yapabiliyorlar." ifadelerini kullandı.

Özellikle kendisine pek çok engellinin ulaşmaya çalışıp, bu işi nasıl yapabileceğini öğrenmek istediğini de belirten Altuntaş, "Eskiden hem engellilerimiz hem de insanlar bizi görüp hayretle yaklaşırken, bugün artık normal olarak karşılanabiliyoruz. Çünkü insanlarımız bunun olabileceğine inandı. Bizler de daha çok engelli kardeşimize cesaret verip bu işi yapabileceği veya hayatın içerisinde var olabileceğini göstermek istiyoruz." dedi.

- "Engellilerimiz cesaret edip, kendilerini geliştirecekler, Allah'a inanacaklar ve güvenecekler"

Bugün hayata atılan kadar evlerinde kapalı olan ve hayatın dışında kalan pek çok engellinin de bulunduğunu ancak bu engellilerin de bir şekilde hem kendi ayakları üzerinde durabilmeleri hem de kendilerini keşfetmeleri gerektiğini belirten Altuntaş, hiçbir engelin, kişinin yaşamına mani olamayacağını, bağımsız yaşam becerilerini geliştirmenin önünde duramayacağını ifade etti.

Kişilerin engel sahibi olmasının, onların yaşamına engel olmaması gerektiğini, bir kişinin gözü görmese bile yaradılış itibarıyla başka bir duyusunun daha kuvvetli çalışmasına sebep olduğunu belirten Altuntaş, engelli bireylerin manevi yönlerini kuvvetlendirmesinin kişinin kendisiyle barışık bir yaşam sürdürmesinde etkili olacağına değinerek, şöyle devam etti:

"Bir görme engelli veyahut da herhangi bir engelli olan birisi, sahip olduğu engelin bütün hayata yansıyacağı gibi bir korkuya kapılmamalı. Engeller lokaldir. Göz çalışmaz. El iyi çalışır. Kulak iyi çalışır. Ayak iyi çalışır. Burun iyi çalışır. İnsanın içgüdüsel özelliği var ya, altıncı his de diyorlar ona. O kısmı iyi çalışır. Veyahut da burnu daha iyi koku alır kulağı daha iyi duyar. Bu asla yaşama engel değildir. Burada sadece görme engelli kardeşlerimizin ve abilerimizin yapacakları iki husus var. Bir cesaret, kendilerine güvenecekler. İkincisi, Allah'a inanacaklar ve güvenecekler. Dünya bir imtihandır. Kimine başka şey verir, kiminden başka bir şeyi alır. Senden gözü almışsa bil ki, senin diğer özelliklerin, diğer insanların sahip oldukları aynı özelliklerin kat ve kat önündedir. Bunu böyle bil. Bunu sana sana veren Allah'tır. O zaman bunu sana verdiği için Allah'a şükret ve ona güven."

Manevi yönler gibi engelli bireylerin her daim kendilerini geliştirmeye odaklanması ve hayatta tutunması için maddi anlamda da kendilerini geliştirmesi gerektiğini belirten İbrahim Altuntaş, gerek devlet gerek sivil toplum kuruluşları tarafından engelliler adına pek çok eğitim ve geliştirme faaliyetlerinin yürütüldüğünü söyledi.

Altuntaş, sözlerini şöyle tamamladı:

"İstanbul'da da bir rehabilitasyon merkezi var. Okula gidememiş olan görme engelli kardeşlerimiz o rehabilitasyon merkezine gitmek suretiyle çeşitli materyallerden istifade ederek sosyal hayata katılımı öğreniyor. Hem de bunun yanında tek başlarına kaldıkları zaman kendi işlerini nasıl yapabileceklerini de öğreniyorlar. Dolayısıyla görme engelli kardeşlerimizin bu tarz rehabilitasyon merkezlerine giderek hem psikolojik anlamda destek almak hem de kendilerine yetebilecek noktaya gelmeleri imkanı var. Onların yapamayacağı hiç bir şey yoktur. Din görevliliği, bilim insanlığı, mühendislik, yöneticilik her şey. Yeter ki hayattan kopmasınlar, yeter ki her daim kendilerini geliştirmeye çalışsınlar."

Kaynak: Diyanet Haber

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.