Sultanahmet Meydanı’ndaki Dikilitaşlar

Bizans Dönemi’nde at yarışlarının yapıldığı bir hipodromun bulunduğu Sultanahmet Meydanı’ndaki anıt taşların özellikleri nelerdir?

Sultanahmet Meydanı’ndaki dikilitaşların tarihi, mimarisi ve özellikleri…

DİKİLİTAŞ

Sultanahmet Meydanı’nda yer alan Dikilitaş, ilk önce Mısır firavunlarından III. Tutmosis tarafından M.Ö. 15. yüzyılda Mısır’a diktirilmişti. 18.45 metre yüksekliğinde (kaidesi ile birlikte 24.87 m) pembe granitten yapılan sütunun dört tarafında Firavun Tutmosis’in kazandığı zaferler ve Amon-Ra’ya sunduğu kurbanlar anlatılmaktadır. Ağırlığı yaklaşık olarak 200 tondur.

Bu abidevi sütun, Roma İmparatoru I. Theodosius tarafından 390 yılında İstanbul’a getirilmiştir. Bu yüzden Theodosius Dikilitaşı olarak da bilinir. Kaidesinin batı yüzünde I. Theodosius, yanında karısıyla ve çocuklarıyla tahtına oturmuş ve elçileri kabul ederken tasvir edilmiştir.

ÖRME SÜTUN

Sultanahmet Meydanı’nda bulunan bu eser, 4. veya 5. yüzyılda yapılmıştır. 944’te VII. Konstantin tarafından tamir edildiği için bu sütun Konstantin Dikilitaşı olarak da bilinir. 32 metre yüksekliğindeki sütun, yontma taşlardan yapılmıştır.

MİLLİON TAŞI

Ayasofya Camisi karşısında, Yerebatan Sarnıcı’nın girişinin yakınında, tramvay yolunun hemen yanında bulunan bu taş, “sıfır noktası” olarak kullanılırdı. Bizans’ta bütün yolların başlangıç noktası olarak kabul edilir ve diğer şehirlerin Bizans’a uzaklığı ölçülürken bu taş merkez nokta olarak kabul edilirdi. İmparator I. Konstantin tarafından 4. yüzyılda yerleştirildiği tahmin edilmektedir.

YILANLI SÜTUN

Sultanahmet Meydanı’nda bulunur. M.Ö. 479 yılında Platea Savaşı’nda Persler’i yenen birleşmiş 31 Yunan şehri, kazandıkları zaferin anısına bu heykeli Apollon Tapınağı’na diktiler. Bu sütun, savaşta kazandıkları bronz ganimetler eritilerek imal edilmiştir. Daha sonra Bizans İmparatoru I. Konstantin (M.S. 324 -337) tarafından İstanbul’a getirildi.

GOTLAR SÜTUNU

Bir zamanlar Topkapı Sarayı’nın harem bahçesi olan Gülhane Parkı’nda yer almaktadır. 4 yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Roma Dönemi’nden kalan en eski abidelerden biridir. 18.5 metre yüksekliğindedir.

İSTANBUL’UN DKİLİTAŞLARI NEREDE? - HARİTA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.