Sultanın Rüyası
Yavuz Sultan Selim’i ağlatan hikmetli rüya...
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun. O'na yaklaşmaya yol arayın ve yolunda cihat edin ki kurtuluşa eresiniz.” (Mâide, 35)
Resûlullah (s.a.v.) buyuruyor:
“Allah yolunda savaşa çağırıldığınız zaman hemen katılın.” (Buhârî, Menâkıbü’l-ensâr 45, Cihâd 1, 27, 184; Müslim, Hac 445, İmâret 85. Tirmizî, Siyer 32; Nesâî, Bey`at 15)
YAVUZ SULTAN SELİM’İ AĞLATAN RÜYA
Bir gün Yavuz Sultan Selim sırdaşı Hasan Can’ı, huzuruna çağırttı. Sohbet esnasında ona:
“-Anlat bakayım Hasan, bu gece nasıl bir rüya gördün?” diye sordu.
Hasan Can, anlatmaya değer bir rüya görmediğini söyleyince Yavuz ona:
“-İnsan bütün bir gece uyur da hiç rüya görmez mi? Herhalde bir rüya görmüşsündür.” diye ısrar etti. Bir şey hatırlayamayan Hasan Can mahcûp oldu. Daha sonra bir vesile ile rüyayı Kapı ağası Hasan Ağa’nın gördüğünü öğrendi ve kendisine anlattırdı. Ağa şöyle dedi:
“Bu gece Harem dairesi nur yüzlü kimselerle doldu Sultânın kapısı önünde de ellerinde birer sancak bulunan dört kişi duruyordu. En öndeki zatın elinde Sultânımızın sancağı vardı. O zat bana dedi ki:
“-Biz neye geldik, bilir misin?”
Ben de:
“-Buyurun!” dedim.
Bunun üzerine:
“-Şu gördüğün mübarek kişiler, Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz’in ashabıdır. Hepimizi Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz gönderip Sultân Selim Han'a selam söyledi ve buyurdu ki:
“Harameyn'in (Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere’nin) hizmeti kendisine verildi, kalkıp gelsin!..
Bu gördüğün dört kimsenin birisi Ebûbekir Sîddîk, diğeri Ömer Faruk, bir diğeri de Osman Zinnüreyn’dir. Ben de, Alî bin Ebî Talibim. Bunu hemen varıp Selîm Han’a müjdele!..”
Hasan Can, Hasan Ağa’nın rüyasını Sultân’a aynen nakletti. Padişah’ın mübarek yüzü kızardı ve gözlerinden sevinç yaşları boşanarak;
“Ey Hasan Can! Sana demez miyiz ki, biz, bir tarafa me’mûr olunmadıkça hareket etmeyiz. Ecdadımızdan her biri evliyalıktan nasîbini almışlardır. Her birinin nice kerametleri vardır...” dedi.
Meğer ki Sultân da o gece aynı rüyayı görmüş.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 129
YORUMLAR