Sünnet-i Seniyye'nin Ruhaniyetiyle Yaşamak
Ümmet-i Muhammed’e düşen vazîfe, Rasûlullah’ın (s.a.v.) emir, nehiy ve tavsiyelerine cân u gönülden tâbî olarak hayâtımızı O’nun Sünnet-i Seniyye’sinin rûhâniyeti içinde yaşayabilmektir.
Bir mü’minin, rûhânî vasıflarını tekâmül ettirerek kâmil bir hâle gelebilmesi, ancak Fahr-i Kâinât’ın (s.a.v.) kalbî hayâtından ve yüce ahlâkından nasiplenebilmesiyle mümkündür. Bu hâl, Fahr-i Kâinât Efendimiz’e duyulan muhabbet ve O’nun rûhâniyetine bürünebilme nisbetinde gerçekleşir. Zîrâ bütün insanlık âlemi, gönüllere şifâ ve ferahlık bahşeden ilâhî terennümleri, Allah Rasûlü’nün (s.a.v.) mübârek lisânından işitmiştir. Beşeriyet, Rahmân’ın uçsuz bucaksız af ve kerem ummânına, O “Varlık Nûru”nun muhabbeti hürmetine mazhar olmuştur. Yine bütün günahlarına rağmen insanlık, Rabbimizin; “Ey benim kullarım!” şeklindeki müşfikâne hitâbına da, yine O Âlemlerin Efendisi’nin yüzü suyu hürmetine nâil olmuştur. Bütün bu ihsan, ikram ve iltifatlar karşısında biz Ümmet-i Muhammed’e düşen vazîfe, Rasûlullah’ın (s.a.v.) emir, nehiy ve tavsiyelerine cân u gönülden tâbî olarak hayâtımızı O’nun Sünnet-i Seniyye’sinin rûhâniyeti içinde yaşayabilmektir. Rabbimiz, en yüce makâm olan “Makâm-ı Mahmûd”u, Efendimiz’e lutfetmiş, O’na lâyık olduğu makâmın yüceliğine göre tavsiyelerde bulunmuştur. O da ümmetine “çok şefkatli ve merhametli” olduğu için, kendisine bildirilen bu tavsiyelere ümmetinin de icâbet etmesini arzulamıştır. İşte o tavsiyelerden ancak bir kısmı şöyledir: Efendimiz (s.a.v.) buyurur: Rabbim bana gizli ve açık her durumda havf hâlinde bulunup kendisinden korkmamı emir buyurdu, (sizlere de tavsiye ederim.) Rabbimizin her emri gibi bu emrine de büyük bir titizlikle tâbî olan Rasûlullah (s.a.v.): “Allâh’a yemin ederim ki, ben sizin, Allah’tan en çok korkanınız ve O’na en çok huşû ve tâzîm hâlinde bulunanınızım.” (Buhârî, Nikâh, 1) buyurmuş, herhangi bir meclisten kalkacağı zaman da dâimâ: “Allâh’ım! Bize, günahlarla aramıza perde olacak kadar korkundan hisse nasîb et!..” diye niyazda bulunmuştur. (Tirmizî, Deavât, 79) Çünkü Efendimiz (s.a.v.), insanlar içinde Allah Teâlâ’yı en yakından tanımanın zirve tecellîlerine nâil olan zât-ı mübârek idi. Bir gün ashâbına: “Siz benim bildiklerimi bileydiniz, az güler çok ağlardınız.” buyurmuştu da sahâbe-i kirâm, yüzlerini kapatarak hıçkıra hıçkıra ağlamışlardı. (Buhârî, Tefsîr, 5/12)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Gönül Bahçesinden - Öyle Bir Rahmet ki, Erkam Yayınları, 2007, İstanbul