Sünnetin Kurtarıcılığı
Sünnetten yararlanabilmek için her şeyden önce onun “en güzel örnek” olduğu bilinmelidir. Zira Hazreti Peygamber âlemlere rahmet ve hidâyet rehberi olarak gönderilmiştir. Sünnetin kurtarıcılığından şüphe etmek, Peygamberimize inanmamak anlamına gelir. Nitekim Abdullah İbni Mes’ûd bir defasında “Nebinizin sünnetini terkettiniz mi saptınız gitti demektir” ikazında bulunmuştur.
"Gerçekten sen doğru yola çağırıyorsun" (Mü’minûn, 73)
“Eğer o peygambere itaat ederseniz doğru yolu bulmuş olursunuz” (Nûr, 54)
“Gerçekten sen doğru yola çağırıyorsun”[1] “Eğer o peygambere itaat ederseniz doğru yolu bulmuş olursunuz”[2] âyetleri, sünnetin kurtarıcılığını ortaya koyan delillerdendir.
Hazreti Peygamberimiz de muhtelif hadîs-i şerîflerinde ümmetinin kurtuluşuna olan katkısını açıkça gözler önüne sermiştir. Ateşe düşmeye çalışan kelebek ve pervâneleri kovalamaya çalışan kişi durumunda olduğunu hatırlatmıştır. Nitekim “Ben sizi bel bağınızdan tutmuş, ateşe düşmekten kurtarmaya çalışıyorum; siz ise, elimden kurtulup ateşe girmeye çalışıyorsunuz” buyurmuştur. O kendisinin ümmet için kurtuluş vesilesi olduğunu daha başka hadislerinde de yine böyle temsillerle açıklamıştır. Kendisini, düşmanı görüp koşarak gelen ve milletini uyaran bir haberciye benzettiği hadis de bu hususta tam bir kanaat verecek açıklıktadır:
“Benim ve Allah’ın benimle gönderdiği İslâm’ın durumu, bir topluluğa gelip şöyle diyen kişinin durumuna benzer:
- Ey Milletim, gerçekten ben, üzerinize gelmekte olan bir orduyu gözlerimle gördüm. Ben, size bu tehlikeyi bildiren apaçık bir haberciyim. Binaenaleyh canınızı kurtarmaya bakın!
Bu sözler üzerine halkın bir kısmı ona itaat etti ve akşamdan yola çıkarak bulundukları yeri terkedip gittiler, kurtuldular. Bir kısmı da onu yalanladı, yerlerinde kaldılar. Ordu onlara sabaha karşı baskın verdi ve hepsinin kökünü kazıdı. İşte bu hal, bana itaat, getirdiklerime uyanlar ile bana isyan ve Hak’tan getirdiklerimi yalanlayan kimselerin durumunun ta kendisidir”[3]
Sünnetin kendisine sarılanları kurtardığı kesindir. Tâbiîn müfessirlerinden Dahhâk İbni Müzâhim ne güzel ifade etmiştir: “Cennet ile sünnet aynı konumdadır. Zira âhirette cennete giren, dünyada sünnete sarılan kurtulur”[4]
İmam Mâlik de sünneti Nuh aleyhisselâm’ın gemisine benzetmiş ve “Kim ona binerse, kurtulur, kim binmezse boğulur” demiştir.[5]
DİPNOTLAR
[1] Mü’minûn, 73
[2] Nûr, 54
[3] Buhârî, İ’tisâm 2
[4] Kurtubî, Tefsîr, XIII, 365
[5] Süyûtî, Miftâhü’l-cenne, s. 53-54
YORUMLAR