Sünnetin Örnekliği
Sünnetin dinimizdeki önemi nedir? Sünnet insanlara nasıl örnek olur?
Bütün peygamberler, Allah’ın emir ve nehiylerini O’nun kullarına ulaştırmak ve onlara doğru yolu göstermekle görevlendirilmiş hidâyet elçileridir. Peygamberler bu kutsal elçilik görevlerini hakkıyla yerine getirmeye çalışmışlardır. Bizim Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem de Allah’ın kendisine verdiği bu kutsal görevi eksiksiz bir şekilde yerine getirmiştir. Bu görevi yerine getirirken fert ve toplum hayatına yön verecek bir takım ilke ve prensipler ortaya koymuştur. Bu ilke ve prensipler ışığında bir hayat süren güzel peygamberimiz, biz müslümanlar için en güzel örnektir.
Ashâb–ı kirâm, İslâm dinini, bir bütün olarak hem Kur’ân-ı Kerîm’den hem de Hazreti Peygamber’in sünnetinden almıştır. Onlar sünneti, “O bir peygamberdir, bizden farklıdır. Biz kendi işimize bakalım” yorumu ile değil, “Onun bütün hareketlerinin bize bakan bir yönü mutlaka bulunmaktadır. Biz onu örnek almalıyız” yaklaşımı içinde algılamışlardır.
Nitekim Kur’an-kerimde şöyle buyrulmaktadır:
“Andolsun ki, Rasûlullahta, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardır.”[1]
Bu ayeti kerimede Allah Teâlâ müminlere Sevgili Peygamberimizi örnek almayı emretmektedir. Peki, onu örnek almak ne demektir? Örnek almak ile onu taklit etmek arasında fark var mıdır?
Günümüzde bazı insanlar, Peygamber efendimizin örnek alınmasını emreden ayetlerden yola çıkarak onu her şeyiyle taklit etmek istemektedirler. Oysa örnek almak ile taklit etmek arasında farklar vardır.
Örnek alma bilinçli bir şekilde hareket etmektir. Yani örnek alınacak davranış ve sözleri bilerek ve faydasına inanarak kabullenmektir. Ayrıca örnek almak insanın kişiliğinde ve davranışlarında köklü değişiklikler yapar ve kalıcıdır. Taklit etmek ise, bilinçsizce yapılan bir davranıştır. Dolayısıyla bir davranışı taklit eden kişi bunu neden yaptığının farkında değildir. Bu da insanın davranışlarında sadece şekil yönünden bir değişim sağlar.
Hazreti Peygamberimiz de bir çok söz ve uygulamasında kendisinin bilinçsizce taklit edilmesini istememiş yapılan davranışın sebep ve amacının gözetilmesini arzu etmiştir. Örneğin; Bir namaz esnasında Hazreti Peygamberimiz ayağındaki ayakkabısını çıkarmıştı. O’nu gören ashab-ı kiram da namaz esnasında ayakkabılarını çıkardılar. Namazdan sonra sevgili peygamberimiz onlara bu davranışlarının sebebini sordu. Onlar da “Ya Resûlallah, siz ayakkabınızı çıkarınca biz de çıkardık” dediler. Bunun üzerine sevgili Peygamberimiz “Ben ayakkabımda pislik olduğunu fark ettiğim için çıkarttım” [2] buyurmuştur. Bu ifadeden Hazreti Peygamberimizin körükörüne taklit edilmemesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Görülüyor ki Resulü örnek almak öncelikle dini anlama, algılama, yaşama ve yaşatma biçiminde örnek almaktır. Bu anlamda sünnet dinin olmazsa olmazıdır ve Kur’an’dan kesinlikle ayrılmaz. Yine bu anlamda Kur’ansız bir sünnet nasıl düşünülemezse, sünnetsiz bir Kur’an da düşünülemez. Bu nedenledir ki, Kur’an biz insanlara kendisini değil, Allah Resulünü örnek göstermektedir. Şöyle ki;
“(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”[3] buyurulmaktadır.
Bu ayette vurgulanan husus, Allah’a giden yolun peygambere tabi olmaktan geçtiğidir. Çünkü kitap insanın rehberi olabilir fakat örneği olamaz. Örnek alınacak şeyin kendi cinsinden olması gerekir.
Sünnetin örnekliği konusunda şu hususu da ayrıca vurgulamak gerekir. Hazreti Peygamberimizin ibadet hayatı örnek alındığı gibi günlük hayatı ve insanlarla olan ilişkileri de örnek alınmalıdır. Zira sünnet sadece fıkhî ve hukukî kurallar koymamış, insanların sevgi ve kardeşlik temelinde bir hayat sürdürmeleri için bir takım ahlakî kural ve prensipler de koymuştur. Öyle ki rahmet peygamberi Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ahlakî yönden iyi olmayanın ibadetine de önem vermemiştir.
Meselâ “Müslüman elinden ve dilinden (kardeşlerinin) zarar görmediği kimsedir” [4] veya “Kim ki, yalanı ve onunla amel etmeyi terk etmezse, Allah’ın onun aç ve susuz kalmasına ihtiyacı yoktur” [5] buyurur. Efendimizin diğer ahlakî prensiplere yönelik hadisleri de buna örnek verilebilir. Buradan da anlaşıldığı üzere Hazreti Peygamberimiz, müslümanın ibadete önem verdiği kadar ahlakî değerlere de önem vermesini istemiştir. Ancak bu şekilde müslümanlar arasında kardeşlik, sevgi, saygı ve hoşgörünün yerleştirilmesi sağlanmış olur.
Peygamberimizin hayatında hem dini hükümler hem de ahlaki değerler yaşantı haline dönüşmüştür. Başka bir ifadeyle islami bütün değerler hayat bulup müşahhas hale gelmiştir. Öyle ki, hiçbir ahlakî değerin peygamberimizin hayatında ihmal edilmemiş olduğunu görürüz.
Hazreti Peygamber’i örnek almayı, O’nun hayatından davranış modelleri çıkarmayı; sahip olduğu ahlakî faziletlerin hayata geçirilmesi, getirmiş olduğu dinin ilke ve amaçlarının benimsenmesi şeklinde anlamak gerekmektedir. Bu da insanî ilişkilerde onun gibi adaletli, onun gibi merhametli, onun gibi dürüst olmayı gerektirir. Kısaca, sünnete tabi olma konusunda mümine düşen en önemli sorumluluk; onun gibi bir kul, onun gibi bir lider, onun gibi bir eş, onun gibi bir baba, onun gibi bir komşu ya da bir arkadaş olabilme gayreti içerisinde olmaktır.
Sonuç olarak Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in örnekliği, onun peygamber misyonuyla doğrudan ilgilidir. Dolayısıyla onun örnek alınacağı alan da, bu misyonla ilgili olan tüm eylem ve tavırlardır. Biz müslümanlara düşen de sevgili peygamberimizi tanımak, anlamak ve tabi olmaktır.
[1] Ahzab, 21
[2] Ahmet b. Hanmel, Müsned, c.3, sh. 92
[3] Â-lu İmran,31
[4] Tirmizi, İman,12;Nesaî, İman,8
[5] Buhari, Edep, 51