Şûrâ Suresi 23. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Şûrâ Suresi 23. ayeti ne anlatıyor? Şûrâ Suresi 23. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Şûrâ Suresi 23. Ayetinin Arapçası:

ذٰلِكَ الَّذ۪ي يُبَشِّرُ اللّٰهُ عِبَادَهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۜ قُلْ لَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًا اِلَّا الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبٰىۜ وَمَنْ يَقْتَرِفْ حَسَنَةً نَزِدْ لَهُ ف۪يهَا حُسْنًاۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ شَكُورٌ

Şûrâ Suresi 23. Ayetinin Meali (Anlamı):

İşte Allah, iman edip sâlih ameller işleyen kullarına bu başarı ve kazancı müjdelemektedir. Rasûlüm! De ki: “Tebliğime karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Sizden tek isteğim, akrabaya saygı ve sevgi gösterip insanlar arasındaki kardeşlik ve dostluk ilişkilerini gözetmenizdir.” Unutmayın ki, kim güzel bir iş yaparsa, onu daha güzel işler yapmaya yönlendirir, yaptığı güzelliklerin sevabını da fazlasıyla veririz. Muhakkak ki Allah, çok bağışlayandır, her güzel iş ve davranışın karşılığını bol bol verendir.

Şûrâ Suresi 23. Ayetinin Tefsiri:

Burada mahşer meydanından manzaralar yer alır. Dünyada Allah’a, Allah’ın dinine karşı gelen o zalimlerin perişan halleri gözler önüne serilir: İşledikleri günahları görüyorlar ve bu yüzden uğrayacakları azaptan dolayı korkuyor, tir tir titriyorlar. Halbuki burada korkmaları kendilerine bir fayda sağlamayacak, günahlarının cezası tepelerine çökecektir. Bundan kurtuluşları mümkün değildir. Böyle feci bir âkıbete düşmeyi kim ister? Bu acı tablonun tam karşısına dünyada Allah’ın dinine göre yaşayan mü’minlerin yüzleri güldüren ve kalpleri sevindiren manzarası konur. Onlar cennetlere yerleşecek ve istedikleri her türlü nimetle perverde olacaklardır. Akıllı insan da Allah’ın bu müjdesine layık olmak için çalışır.

23. âyette yer verildiği üzere Resûlullah (s.a.s.)’in tebliğine karşı talep ettiği “akraba sevgisi”nden şunlar kastedilmiş olabilir:

  Bundan maksat Allah’a yakınlıktır. “Ben sizden Allah’a yaklaştıracak güzel amelleri sevmenizi ve yapmanızı istiyorum.”

Nitekim şu âyet-i kerîmede de bu mâna beyân edilir:

“Tebliğime karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Ben sadece Rabbine giden yolu tutmak isteyenlere yol gösteriyorum.” (Furkân 25/57)

  “Bu tebliğimle sadece Allah’a yaklaşmayı ve O’nun rızâsını kazanmayı istiyorum.” Nitekim her peygamberin tekrar ettiği: “Ey kavmim! Ben tebliğime karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim sadece Allah’a aittir” (bk. Şuarâ 26/109, 127, 145, 164, 180) sözleri bunu ifade eder.

  “Ben sizden sizinle benim aramda bulunan akrabalığı sevmenizi, hiç olmasa bu sebeple tebliğime karşı çıkmamanızı ve davetimi kabul edip bana destek vermenizi istiyorum.” Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.) akrabalarına şöyle demiştir: “Ey Kureyş! Hiç olmazsa aramızdaki akrabalık bağını gözetin.” (Buhârî, Tefsir 42/1; Tirmizî, Tefsir 42/1)

  Bu ifadede iman edip Allah yolunda kardeş olan mü’minlerin birbirlerini sevmeleri gerektiği mânası da vardır. Onlar başta Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ve onun temiz ailesi olmak üzere derecesine göre bütün mü’minleri severler.

Peygamberin kalbini mühürlemek de dâhil olmak üzere her şeye gücü yeten Allah, onu mühürlemeyip ona Kur’an’ı tebliğ imkânı verdiğine göre, indirdiği bu Kur’an’ın âyetleriyle bâtılı ortadan kaldıracak ve gerçeği ortaya çıkarıp zafere eriştirecektir. Allah’ın muradı budur. O halde müşrik ve münkirlerin bir an evvel yanlış gidişatlarını terk ederek tevbeye yönelmeleri faydalarına olacaktır. Bu istikamette gönüllerinin ta derinlerinde meydana gelecek en küçük bir kıpırtı bile Allah’a gizli kalmayacak, onları hidâyete doğru sevk edecektir.

Çünkü:

Şûrâ Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Şûrâ Suresi 23. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.