Suriye'de 20 Bin Yabancı Terörist

Suriye'de İran, Lübnan, Irak, Afganistan ve Rusya'dan gelen yaklaşık 20 bin yabancı savaşçı, Esed rejimi saflarında muhaliflerle savaşıyor.

Suriye'de Esed rejiminin yanında savaşan yaklaşık 20 bin yabancı terörist savaşçı bulunuyor. Bu kişilerin başta Lübnan ve İran olmak üzere Afganistan, Irak ve Rusya’dan geldiği, Suriye'de çeşitli gruplar içinde örgütlendiği belirtiliyor.

Buna göre, Irak'tan gelen yabancı terörist savaşçılar Ebu Fadl Abbas, Zülfikar ve Necbe Tugayları, Afganistan ve İran'dan gelenler Fatimi Tugayları, Lübnan'dan gelenler de Hizbullah içinde örgütleniyor.

Yabancı savaşçılar, başkentin kuzeybatısında Lübnan sınırı yakınındaki Zebadani ve Kalamun, "rejimin kalesi" Lazkiye, kuzeybatısındaki Keseb ve Halep ilinde sabit, diğer bölgelerde mobil olarak bulunuyorlar.

TERÖRİST SAVAŞÇILAR NEDEN SURİYE'DE

İran’dan gelen yabancı terörist savaşçıların rejim saflarına katılma nedeni, Nusayrilik ile Şiilik arasındaki benzerlik ve Şam-Tahran rejimleri arasındaki ideolojik bağlılık olarak gösteriliyor. Bu kişiler arasında generallerin de olduğu biliniyor.

Afganistan kökenlilerin İran’da kaçak göçmen olarak hayatlarını sürdürürken İran güvenlik güçleri tarafından yakalanıp Suriye'ye gönderilenler olduğu ifade ediliyor. Suriye'de kendilerine "ikamet verileceği ve özgür olacakları" söylenen bu kişiler Ebu Fadl Abbas ve Hizbullah içinde Halep ve Dera'da savaştırılıyor.

Lübnan'dan gelenler rejimle stratejik ve ideolojik güçlü bağlara sahip İran destekli Hizbullah militanlarından oluşuyor ve Suriye'de yaklaşık 10 bin kişilik güçle rejiminin yanında savaştıkları belirtiliyor.

Irak kökenli yabancı terörist savaşçılar, en yüksek Şii mercisi Ayetullah Ali es-Sistani etkisindeki gruplardan oluşuyor. Bunlardan Ebu Fadl Abbas, Zülfikar ve Necbe Tugayları başı çekiyor. Iraklı gruplar, dini ve ideolojik motivasyonun yanı sıra ekonomik motivasyonla da Esed için savaşıyor.

Rusya'dan gelen yabancılar ise Esed rejimi için genellikle keskin nişancı, eğitmen ve askeri danışman olarak görev yapıyor. Rusların özellikle Lazkiye-Tartus hattında radar ve uzun menzilli füze uzmanı olarak yer aldıkları biliniyor.

EN FAZLA YABANCI HİZBULLAH BÜNYESİNDE

Hizbullah bünyesindeki yaklaşık 10 bin yabancı savaşçı, ağırlıklı olarak Lübnan sınırına yakın bölgelerde konuşlanmış durumda. Necbe Tugayları içindeki yaklaşık 2 bin Iraklı Şii, Halep kent merkezinde Esed güçleri saflarında muhaliflere karşı mücadele veriyor.

İran ve Afgan Şiilerinden oluşan sayıları bin civarında mensubu bulunan Fatimi Tugayı, Dera, Kuneytra ve Şam kırsalında Esed güçleriyle hareket ediyor. Ebu Fadl Abbas Tugayları bünyesinde yaklaşık 3 bin 200 Şii Iraklı, Halep ve çevresinde rejimle saf tutuyor.

Ebu Fadl Abbas'tan ayrılan ve sayıları bin civarındaki çoğunluğu Iraklı Şiilerden oluşan Zülfikar Tugayları, Dera, Kalamun ve Şam'da rejim içinde muhaliflere karşı çatışıyor. Çoğunluğu İran ve Irak Şiilerinden oluşan sayıları bin 500 civarındaki Bedr birlikleri, Şam'da Seyide Zeynep Türbesi çevresinde rejim güçleriyle hareket ediyor.

İran Devrim Muhafızları Kudüs Kuvvetleri Komutanı Kasım Süleyman'a bağlı Kudüs Tugayı ise bin 200 kişiyle Esed'in Şam'daki sarayını korumakla görevli.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.