Suriyeli Minik Halil Türkiye'de Şifa Buldu

Kronik ishal hastalığı ile dünyaya gözlerini açan ve çektiği acılar nedeniyle sürekli ağlayan 2 yaşındaki Suriyeli Halil el-Haccı, ailesiyle geldiği Konya'da sağlığına kavuştu.

Suriye'nin Halep kentinde dünyaya gelen Halil el-Haccı, doğumundan hemen sonra kronik ishal hastalığına yakalandı. Hastalığı nedeniyle günden güne eriyen minik Halil'in ailesi, oğullarının tedavisi için Halep'teki birçok hastaneye başvurdu ancak bir sonuç alamadı.

Teşhisi konulamadığı için tedavisi de yapılamayan Halil'in ailesi, doktorların tavsiyesi üzerine 1,5 yıl önce Türkiye'ye geldi. Hatay ve Kilis'te hastanelere başvuran el-Haccı ailesi, tavsiye üzerine çocuklarını, Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürdü.

Tedavi edilmediğinde ölümcül olabilen ağır ishali olan Halil, yaklaşık 9 ay süren tedavi sonrası sağlığına kavuştu. Minik Halil'in hastanedeki rutin kontrolleri sürüyor.

SÜREKLİ AĞLAYAN HALİL GÜLÜCÜKLER DAĞITIYOR

Halil'in babası Muhammed Salih el-Haccı, oğlunun ağır ishal hastalığı ile dünyaya geldiğini söyledi. Suriye'nin Halep kentinden geldiklerini ve 3 çocuğunun olduğunu anlatan baba El Haccı, şöyle konuştu:

"Oğlumuzu kucağımıza aldığımızda rahatsızlığını anlamıştık. Sürekli ağlıyordu ve gece gündüz huzursuz günler geçirdik. Şimdi sağlığına kavuştu. Onu gülümserken görmek bize büyük mutluluk veriyor. Halep'teyken doktorlara gösterdik fakat hiçbir sonuç alamadık. Halil'in gözyaşları hiç dinmiyordu. Sonra Türkiye'ye gelmeye karar verdik ve 1,5 yıl önce Kilis'e geldik. Oradaki hastaneye başvurduk. Sonra Hatay'a oradan da tavsiye üzerine yavrumuzu Konya'ya getirdik. Burada tanı konuldu ve Antalya'da bir özel hastanede kemik iliği nakli yapıldı. Sonrasındaki tedavilerle Allah'a hamdolsun şimdi çok iyi. Daha tedavisi devam ediyor. Hocamıza çok teşekkür ediyoruz. Hastalığın tanısını o koydu ve tedavisini üstlendi."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.