Suriyelilerin Umudu Türkiye

Haseke kentine bağlı Rasulayn bölgesindeki çatışmalar nedeniyle zor günler geçiren Suriyeliler, varlarını yoklarını geride bırakarak, umut olarak gördükleri Türkiye'ye sığınıyor.

Terör örgütü DAEŞ ile Kürt gruplar arasında süren çatışmalar ve koalisyon uçaklarının bombardımanlarını arttırması nedeniyle doğdukları toprakları terk etmek zorunda kalan Suriyeliler, çok sayıda akrabalarının da geldiği kardeş ülke Türkiye'ye sığındı.

Akçakale ilçesine bağlı Zenginova Mahallesi'nde oluşturulan noktadan Türkiye'ye giriş yapan sığınmacılar, minibüslerle Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) görevlilerince oluşturulan kayıt merkezine götürülerek kayıtları yapıldı.

Suriyeli Muhammed Halaf, bölgede süren çatışmalar dolayısıyla canlarını zor kurtardıklarını belirterek, 3 gündür aç ve susuz bir şekilde Türkiye'ye alınmayı beklediklerini söyledi.

Çatışmalar nedeniyle evlerinin yıkıldığını, korkularından sadece elbiselerini alarak Türkiye'ye sığındıklarını belirten Halaf, "Bizi kimse vatanımızdan kovmadı ancak uçakların bombaları ile DAEŞ ve Kürt gruplar arasında süren çatışmaların ortasında kaldık. Üç ateş arasında kalınca neyimiz varsa geride bırakarak Türkiye'ye sığındık. Türkiye'ye teşekkür ediyoruz. Bizi kabul ettiler ve bize iyi davrandılar" dedi.

Halil Halaf da çatışmalar nedeniyle evlerini ve tüm varlıklarını kaybettiklerini ifade ederek, eşi ve çocuklarının ölmesinden korktuğu için vatanını terk etmek zorunda kaldığını dile getirdi.

Türkiye'yi "emin ve güvenilir" bir ülke olduğu için seçtiklerini aktaran Halaf, Türk yetkililerine minnettar olduklarını kaydetti.

VATANIMI TERK ETMEYİ DÜŞÜNMÜYORDUM

Emine Faris ise çatışmalar bir tarafa uçakların yaşadıkları bölgeleri sık sık bombalaması nedeniyle ülkelerinde yaşamanın zorlaştığını, bu nedenle de kendilerine en yakın dost ülke gördükleri Türkiye'ye kaçtıklarını ifade etti.

Mustafa Abdullah da tek varlığı olan evini de son çatışmalarda kaybettiğini söyledi.

Bunun üzerine ailesini de alarak Türkiye'ye geldiklerini belirten Abdullah, "Vatanımı terk etmeyi düşünmüyordum ancak son olayların ardından istemesem de evimi toprağımı bırakmak zorunda kaldım. Bu şartlarda artık Suriye'ye dönmemiz çok zor görünüyor" ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.