Sütre İçin Çizgi Çizmek ile İlgili Hadisler

Sütre için (bir şey bulunamadığı zaman) çizgi çizmek ile ilgili hadisler...

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Sizden biriniz namaz kıldığı zaman karşısına bir şey koysun, eğer bir şey bulamazsa bir sopa diksin, beraberinde sopa da yoksa (yere) bir çizgi çeksin, ondan sonra önünden geçen ona zarar vermez.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 103/689; İbn-i Mâce, Kitâbu’s-Salât, b. 36, n. 943, s. 303, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Sütre olarak hangi eşyayı kullansa caiz olur. Eğer sütre yapacak eşyası yoksa önüne bir sopa (baston) diker, sopa da bulamazsa yere çizgi çeker, çizginin gerisinden insan ve hayvanın geçmesi namaza zarar vermez.

*

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dan, o da Ebûl Kasım sallallahu aleyhi ve sellem’den şöyle buyurduğunu rivâyet etti.

Ali bin Medeni şöyle dedi; Süfyan yere had çizme hadisini zikretti.

Süfyan şu hadis-i kuvvetlendirecek bir şey bulamadı. Başka (turuktan) gelmedi. Ancak şu vecihle geldi, dedi.

Ali bin Medenî dedi ki: Süfyan’a, onlar bu zat (Muhammed-bin Âmr hakkında) ihtilaf ediyorlar, dedi. Biraz düşündü sonra (bu râvînin ismini ancak Ebû Muhammed bin Âmr diye hatırlıyorum, dedi.

İsmail-bin Ümeyye öldükten sonra buraya bir kimse geldi. Ebû Muhammed o zatı aradı buldu ve o zat bu hadis-i Ebû Muhammed’e sordu. Ebû Muhammed karıştırdı.

Ebû Dâvud diyor ki: Ahmed bin Hanbel’e bu çizginin şekli hakkında müteaddit defalar sorulduğunu işittim. (Ahmed) şöylece enine hilal gibidir, dedi.

Ebû Dâvud: Müsedded’i dinledim; İbn-i Dâvud’un “çizgi uzunluğuna idi” dediğini işittim, dedi.

(Ebû Dâvud dedi ki): Ahmed-bin Hanbel’i çizginin vasfı hakkında defalarca dinledim. Şöylece enine eğri yuvarlak hilal şeklinde idi, dedi. (Ebû Dâvûd, Salât, 103/690)

*

Süfyan bin Uyeyne radıyallahu anh rivâyet etti:

Şerîk’i bir cenazede bize vakti gelmiş olan ikindi namazını kıldırırken gördüm, takkesini önüne (sütre olarak) koydu. Râvî vakti gelen bir farz namazı kasdetmiştir. (Ebû Dâvûd, Salât, 103/691)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

NAMAZ KILANIN SÜTRE EDİNMESİ İLE İLGİLİ HADİSLER

Namaz Kılanın Sütre Edinmesi ile İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.