Tâ-Hâ Suresi 125. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Tâ-Hâ Suresi 125. ayeti ne anlatıyor? Tâ-Hâ Suresi 125. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Tâ-Hâ Suresi 125. Ayetinin Arapçası:

قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَن۪ٓي اَعْمٰى وَقَدْ كُنْتُ بَص۪يرًا

Tâ-Hâ Suresi 125. Ayetinin Meali (Anlamı):

O: “Rabbim! Beni niçin kör olarak dirilttin? Oysa ben dünyada gözleri gören biriydim” diye itiraz edecek.

Tâ-Hâ Suresi 125. Ayetinin Tefsiri:

124. âyette bahsedilen “Allah’ın zikri”nden maksat:

  Kur’ân-ı Kerîm’dir. Çünkü Kur’an Allah’ı hatırlatan, O’nun emir ve yasaklarını bildiren en büyük zikirdir. Zaten onun bir ismi de “Zikir”dir. (bk. Hicr 15/9)

  Allah’ı hatırlamak, onu dille ve kalple zikretmektir.

  Peygamber’dir. Çünkü o da Allah tarafından gönderilmiş bir öğüt verici ve hatırlatıcıdır.

Bu üç mânanın da birbiriyle yakın irtibatı vardır. Buna göre Allah’ın zikrinden yüzçevirenler, dar ve sıkıntılı bir yaşayışa mahkûm olurlar. Bunun izahı şöyle yapılabilir: Yüce Allah teslimiyet, kanaat, kendine tevekkül edip kıs­metine rızâ göstermeyi İslâm’a uymanın muhtevası içerisine yerleştirmiştir. Bu sebeple dindâr bir kim­se Allah Teâlâ’nın kendisine vermiş olduğu rızka râzı olur, bundan dolayı Rabbine şükreder, gönül hoşluğuyla ondan infak eder, bol, huzurlu ve rahat bir geçim içerisinde yaşar, gider. Cenâb-ı Hak, böylelerini: “Erkek olsun kadın olsun mü’min olarak kim sâlih amel işlerse ona dünyada elbette temiz ve güzel bir hayat yaşatırız…” (Nahl 16/97) diyerek müjdeler. Allah’ı unutan ve dinden yüz çeviren kimseyi ise hırs istilâ eder. Bu hırsın tesiri ile devamlı olarak dünyalığının artmasına göz diker. Elde ettiğine bir tür­lü memnun olmaz. Cimrilik hastalığına Musallat olur. İliklerine kadar işleyen cimrilik marazı onun iyilik yolunda harcamasını engeller. İşte böylesinin, zâhiren elinde bazı imkânlar olsa da yaşayışı dardır, sıkıntılıdır, hali perişandır.

Allah Teâlâ, zikrini terk edip ondan yüz çevirenleri, bunun bir cezası olarak kıyâmet günü kör olarak diriltip huzuruna çıkaracaktır. Dünyada baş gözlerinin açık olması onların bu şekilde haşredilmesini engellemeyecektir. Onların buradaki Allah’ın âyetlerine karşı sergiledikleri kalp körlükleri, orada tam bir körlük olarak karşılarına çıkacaktır. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Kıyamet günü onları kör, dilsiz, sağır olarak yüzükoyun haşrederiz. Sonunda varacakları yer cehennemdir. Onun ateşi dindikçe, onlar için her defasında çılgın alevi yeniden körükleriz.” (İsrâ 17/97)

Hak Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’den yüz çevirenleri, Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren yaratılış delilleri üzerinde düşünmekten vazgeçip kendilerine verilen ömrü, kabiliyet ve imkânları boşa harcayanları ve her türlü günahı işlemede haddi aşanları işte böyle cezalandıracaktır. Cehennem azabı, hem dünyadaki dar geçimden hem de kabir azabından daha korkunç, daha dehşetli ve daha devamlı olacak; hiçbir zaman kesintiye uğramayacak ve bir daha sonu gelmeyecektir.

Oysa Allah’ın zikrine, O’nun dinî ve kevnî delillerine sırtlarını dönen bu gâfiller, insanlık tarihini gözden geçirip devletlerin ve medeniyetlerin yıkılış sebepleri üzerinde düşünseler, zâlimlerin sonunun hep aynı olduğunu görürler:

Tâ-Hâ Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Tâ-Hâ Suresi 125. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.