Tâ-Hâ Suresi 30. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

Tâ-Hâ Suresi 30. ayeti ne anlatıyor? Tâ-Hâ Suresi 30. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Tâ-Hâ Suresi 30. Ayetinin Arapçası:

هٰرُونَ اَخ۪يۚ

Tâ-Hâ Suresi 30. Ayetinin Meali (Anlamı):

“Kardeşim Hârûn’u.”

Tâ-Hâ Suresi 30. Ayetinin Tefsiri:

29. âyette yardımcı mânasında “vezir” kelimesi kullanılmıştır. اَلْوَز۪يرُ (vezir), padişahın işlerinin yapılmasına yardımcı olan, yükünü taşıyan, görüşleriyle ona yardım eden yakın arkadaşıdır. İşte Mûsâ (a.s.) yüklendiği ağır vazifenin taşınmasında kendine yardımcı olacak bir vezir istemiştir. Bu, dinî hususlarda ve Allah’ın dinini tebliğde yardımlaşmanın önemine dikkat çeker. Nitekim Hz. İsa: “«Allah’a davet yolunda benim yardımcılarım kim olacak?” diye sorar. Havârîler de: «Allah yolunda yardımcıların biziz. Allah’a inandık. Şahid ol ki, bizler müslümanız!»” derler. (Âl-i İmran 3/52)

Cenâb-ı Hak, Peygamberimiz (s.a.s.) için de: “Ey Peygamber! Allah sana da, sana tabi olan mü’minlere de yeter!” müjdesini verir. (Enfâl 8/64)

Rasûlulâh (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Sizden herhangi bir kimse bir işin idâresine getirildiğinde, eğer Allah o kimse hakkında hayır murad ederse, ona sâlih bir vezir nasip eder. Zira o, unu­tunca kendisine hatırlatır, hatırladığında kendisine yardımcı olur.” (Nesâî, Bey‘at 33; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 70)

“Al­lah'ın gönderdiği her bir peygamber ve işbaşına getirdiği her bir halifenin mut­laka iki türlü sırdaşı vardır. Bir tür sırdaşlar ona iyiliği emreder ve onu iyi­liğe teşvik eder. Öbür tür sırdaşlar ise, ona kötülüğü emreder ve onu işle­meye teşvik ederler. Günahtan korunan ise Allah’ın koruduğu kimselerdir.” (Buhârî, Ahkâm 42; Nesâî, Bey‘at 32)

Enûşirvân şöyle derdi: “En iyi kılıç bile cilâdan, en iyi hayvan bile kamçıdan müstağni[1] olmadığı gibi, en bilgin padişah ve idâreci de, kendine yardım edecek bir vezirden müstağni olamaz.”

Burada şu latîf ve dakîk mânaya işaret etmekte fayda vardır: Hz. Mûsâ, Firavun’a giderken kardeşi Hârûn’un kendisine arkadaşlık etmesini istedi. Fakat Tûr dağına Rabbiyle buluşmaya ve O’nu kelâmını dinlemeye giderken böyle bir şeye ihtiyaç duymadı. Çünkü muhabbet yalnızlığı ve tekliği gerektirir. Sevgiliyle baş başa iken araya başkasının girmesi uygun düşmez. Halkla beraber olmakta ise meşakkat ve sıkıntı vardır. İnsan orada sıkıntısını paylaşacak ve meşakkatlerine ortak olacak birini arar. (Kuşeyrî, Letâifü’l-işârât, II, 259)

Mûsâ (a.s.), Cenab-ı Hak’tan bu yardımları isterken esas gayesinin Allah’a kulluk ve O’nun rızası olduğunu şöyle ifade ediyor:

[1] Müstağni: Zengin, ihtiyaçsız, yapacağı işlerde başkalrına muhtaç olmayan.

Tâ-Hâ Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Tâ-Hâ Suresi 30. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...