Tâ-Hâ Suresi 60. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Tâ-Hâ Suresi 60. ayeti ne anlatıyor? Tâ-Hâ Suresi 60. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Tâ-Hâ Suresi 60. Ayetinin Arapçası:

فَتَوَلّٰى فِرْعَوْنُ فَجَمَعَ كَيْدَهُ ثُمَّ اَتٰى

Tâ-Hâ Suresi 60. Ayetinin Meali (Anlamı):

Bunun üzerine Firavun dönüp gitti; her türlü hîleyi devreye soktu, en üstün sihirbazlarını topladı; sonra da buluşma yerine geldi.

Tâ-Hâ Suresi 60. Ayetinin Tefsiri:

Firavun dönüp gitti. En usta, işinde en mâhir sihirbazlarını topladı; sihir malzemeleriyle birlikte Mûsâ’nın karşısına çıkardı. Hz. Hârûn da Mûsâ (a.s.) ile birlikte orada idi. Bayram şenliği için toplanan halk, olacakları izlemek için sabırsızlanıyordu. Mûsâ (a.s.), öncelikle sihirbazları uyardı. Allah’ın mûcizelerine sihir demek suretiyle Allah’a yalan isnâdında bulunmalarının ve ona sihirle karşı çıkmaya çalışmalarının çok tehlikeli bir cür’et olduğunu; bunun helaklerini gerektirecek ilâhî bir azaba sebep olacağını hatırlattı. Çünkü iftirâcılar, özellikle Allah’a iftira atanlar her defâsında mutlaka hüsrâna uğramış ve pişman olmuşlardı. Bu ilâhî kanun onlar için de geçerli olacaktı.

Mûsâ (a.s.)’ın bu uyarısı üzerine sihirbazlar durumu kendi aralarında tartıştılar. Ne konuştuklarına Hz. Mûsâ vâkıf olmasın diye gizli gizli fısıldaştılar; konuşmalarını gizli tutmaya özellikle dikkat ettiler. İstişâreleri neticesinde Hz. Mûsâ ile Hârûn’un ancak iki yalancı sihirbaz oldukları, yapacakları sihirle halkı Mısır’dan çıkarmak ve mevcut hayat düzenini değiştirip kendilerine göre bir düzen kurmak istedikleri, dolayısıyla bunlara mutlaka hadlerinin bildirilmesinin lazım geldiği kararına vardılar. Bunun için sihirbazların bütün hile ve tuzaklarını, mahâret ve hünerlerini bir araya getirip, saf düzeni içinde birlikte hareket ederek gerekeni yapmaları istendi. Artık bugün ölüm kalım günü idi; kim üstün gelirse o zafer ilan edecek, mağlup olan taraf ise büyük bir yenilgiye uğrayacaktı.

Böylece sihirbazlar, Firavun’un zorlamasıyla Hz. Mûsâ’nın karşısına çıktılar: 

Tâ-Hâ Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Tâ-Hâ Suresi 60. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.