Tâ-Hâ Suresi 96. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Tâ-Hâ Suresi 96. ayeti ne anlatıyor? Tâ-Hâ Suresi 96. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Tâ-Hâ Suresi 96. Ayetinin Arapçası:
قَالَ بَصُرْتُ بِمَا لَمْ يَبْصُرُوا بِه۪ فَقَبَضْتُ قَبْضَةً مِنْ اَثَرِ الرَّسُولِ فَنَبَذْتُهَا وَكَذٰلِكَ سَوَّلَتْ ل۪ي نَفْس۪ي
Tâ-Hâ Suresi 96. Ayetinin Meali (Anlamı):
Sâmirî şöyle cevap verdi: “Ben, onların görmediği bir şeyi gördüm. Sana gelen elçi Cebrâil’in izinden bir avuç toprak alıp onu erimiş mücevheratın içine attım. Böyle bir şey yapmayı nefsim bana hoş gösterdi.”
Tâ-Hâ Suresi 96. Ayetinin Tefsiri:
Sonra
Mûsâ (a.s.) aynı hiddetle buzağı heykelini yapıp kavmin sapmasına sebep olan
Sâmirî’ye döndü. Niçin böyle bir şeye cür’et ettiğini sordu. O da itiraz
etmeden suçu kabullendi. Nakledildiğine göre Sâmirî’nin, İsrâiloğulları’nın
görmeyip de kendisinin gördüğünü ve izinden bir avuç toprak aldığını söylediği
elçi, Hz. Mûsâ’nın huzuruna gelen Cebrâil (a.s.) idi. Sâmirî, onun atının
bastığı yerlerin yeşerdiğini görmüş, izinin toprağından bir avuç alıp,
mücevherâtın eritildiği o ateşe atmıştı. Sâmirî’nin buradaki sözünü mecazi
mânaya hamledip, “Nefsim beni, Allah’ın bana ilham ettiği husûsi bir ilmi böyle
kullanmaya sevketti” şeklinde anlamak da mümkündür.
Rivayete
göre Hz. Mûsâ’nın, artık bundan böyle hayatın boyunca “bana dokunmayın, benden
uzak durun” diyeceksin, şeklindeki bedduasından sonra Sâmirî, hakikaten ağır
bir bulaşıcı hastalığa yakalanmış ve ömrü boyunca insanlardan uzak durmak
mecburiyetinde kalmıştır.
Hz.
Hârûn ve Sâmirî ile bu konuşmaları yaptığı esnâda Mûsâ (a.s.) yine aynı hiddet
ve öfkeyle yapılan buzağı heykelini ateşte cayır cayır yakacağı, sonra onun
küllerini denize atacağı tehdidinde bulundu. Sonra da Allah’ın tek ilâh
olduğunu, O’ndan başka ilâh olmadığını, O’nun ilminin her şeyi kuşattığını
vurguladı. Böylece tüm kavmini yeniden tevhid akîdesine davet etti.
Bu
davranış, ulu’l-azm bir peygamberin Allah’ın birliğine karşı işlenen bir suç
karşısında nasıl yüksek bir gayret-i diniyyeye sahip olduğunun açık bir
örneğidir. Allah’ın varlığına ve birliğine inanan ve bu inancı insanlara
ulaştırma vazifesi olan her mü’minin Mûsâ (a.s.)’ın bu hâlinden alması gereken
çok güzel örnekler vardır. Kur’ân-ı Kerîm geçmiş peygamberlerin kıssalarını
işte bu maksatla anlatmaktadır:
Tâ-Hâ Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Tâ-Hâ Suresi 96. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR