Tabiîler Döneminde Tefsîr Faaliyetleri
Tabiîler döneminde gerçekleştirilen tefsir faaliyetleri nelerdir? Tabiîn tefsîrinin özellikleri nelerdir? Tabiîn tefsîrinden örnekler nelerdir? Tabiûn müfessirleri kimlerdir?
Tabiîler, sahâbeden öğrenip teslim aldıkları dinî mirâsı devam ettirmişler, Kur’an ve sünneti aynı saflık ve berraklığıyla korumaya çalışmışlardır. Genişleyen islam coğrafyasında sayıları gün geçtikçe artan müslümanlara Allah’ın kitabını öğretmek ve hükümlerini beyan etmek için tefsîr faaliyetine hız vermişlerdir. Onlar, bu davranışlarıyla hem ilim hem de amel halinde İslâm’ın hakikatini korumaya çalışmışlardır. Tefsîr, hadis, fıkıh, akaid gibi İslâmî ilimlerin pek çoğunun onların devrinde sistemleşmeye başlaması, tabiîlerin ilme önem verdiklerini ve bu konuda çalışmalar yaptıklarını ortaya koymaktadır.
Tabiîler döneminin tefsîr açısından en önemli özelliği, yahudi ve hıristiyanlardan müslüman olan kimselerin, eski inanç ve düşüncelerine ait uydurma rivâyetleri, yani isrâiliyatı yaygınlaştırmış olmalarıdır. Sahâbe devrinin sonlarına doğru tefsîre girmeye başlayan isrâiliyat, tabiîler döneminde daha da fazlalaşmıştır. Tabiîlerin büyükleri bir taraftan sahâbenin Kur’an’ın tefsîrine dair sözlerini derlemek için gayret gösterirken diğer taraftan da asılsız ve gerçek dışı olan isrâiliyatın tefsîre girmesine engel olmaya çalışmışlardır.
Tabiîlerin tefsîrde takip ettikleri metot şu şekildedir: Onlar, âyetleri tefsîr ederken öncelikle Kur’an’ı ve sünneti esas almışlar, sahâbenin görüşlerinden de yararlanmışlardır. Tabiîler, tarihî olayları, yaşadıkları çevrenin dine uygun örf ve adetlerini de dikkate almışlar, kendi görüşlerini de ortaya koymuşlardır.
Tabiîn tefsîrinin bir kısım özelliklerini şöyle sayabiliriz:
- Kur’ân-ı Kerîm’in bütününü tefsîr etmişlerdir.
- Ahkâm âyetlerinde geniş fıkhî izahlar yapmışlardır.
- Şiirle istişhada çok yer vermişlerdir.
- Tefsîrin tedvini bu dönemde de henüz başlamamıştır.
- Tabiîn kıyasa da baş vurmuşlardır.
Tabiîn tefsîrinden örnekler:
- Âl-i İmrân sûresinde şöyle buyrulmaktadır:
“... Yoluna gücü yetenlerin Kâbe’yi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır...” (Âl-i İmrân 3/ 97)
Tabiînden Saîd b. Cübeyr bu âyeti tefsîr ederken kendi görüşünü de şu şekilde belirtmiştir: “Haccetmeye gücü yeten kimseden maksat, bineği ve gidip gelinceye kadar yetecek miktarda yiyeceği bulunan kimsedir. Dolayısıyla bu kimsenin haccetmesi farzdır.” (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, IV, 16)
- Tabiîlerden İkrime, Kur’an’daki mukattaa harflerinin yemin olduğunu, Allah Teâlâ’nın bunlarla yemin ettiğini söylemiştir.
- Cenab-ı Hak, Sād sûresinde şöyle buyurmaktadır:
“Allah: «Doğrusu şu ki ben hep doğruyu söylerim» buyurdu.” (Sād 38/84)
Tabiîlerden bir başka müfessir olan Mücahid, bu âyeti kerîmeye şu şekilde anlam vermiştir: “Allah: «Ben Allahım ve söylediğim haktır» buyurdu.” (Taberi, Câmi‘u’l-beyân, XXXIII, 187-188)
Tabiûn döneminin en önemli yönü o dönemde teşekkül eden tefsîr mektepleridir. Bunlar:
- Mekke Tefsîr Mektebi
Kurucusu meşhur müfessir sahâbî Abdullah b. Abbas (r.a.)’dır. İbn Abbas’ın talebesi olup bu mektepten yetişen tabiûn müfessirlerinden meşhurları şunlardır:
- Mücâhid b. Cebr
- İkrime
- Saîd b. Cübeyr
- Tâvus b. Keysân
- Atâ b. Ebî Rebâh
- Medine Tefsîr Mektebi
Kurucusu sahâbenin kurralarından ve müfessirlerinden Übey b. Ka‘b (r.a.)’tır. Meşhur talebeleri:
- Ebû Âliye
- Muhammed b. Ka‘b el-Kurezî
- Zeyd b. Eslem
- Kûfe Tefsîr Mektebi
Kurucusu, Abdullah b. Mesûd (r.a.)’dır. Daha çok akıl ve içtihada ağırlık vermişlerdir. Meşhur talebeleri:
- Alkame b. Kays
- Mesrûk b. el-Ecdâ
- Esved b. Yezîd
- Hasan el-Basrî
- Katâde b. Diâme
Kaynak: Prof. Dr. Ömer Çelik, Tefsîr Usûlü ve Tarihi, Erkam Yayınları