İslam'da din kardeşliği nasıl olur? Din kardeşliği ile ilgili hadis-i şerif.
Medine sözleşmesi nedir? Medine sözleşmesi kimler arasında yapılmıştır? Medine sözleşmesi niçin yapılmıştır? Medine sözleşmesi maddeleri nelerdir? Medine sözleşmesi hakkında kısaca bilgi...
Muahat nedir? Kardeşlik anlaşması ne zaman yapıldı? Ensar ve muhaciri kardeş kılan anlaşmanın konusu nedir? Muhacir ve ensar arasında kardeşlik akdi: Muahat...
Muhacir nedir? Ensar nedir? Muhacir ve Ensar kime denir? Muhacir ve Ensarın faziletleri nelerdir? İşte Muhacir ve Ensar kardeşliği ile ilgili ayet ve hadisler...
Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, bizlere "Gerçek dostluğu nasıl bulabiliriz?" sorusunun cevabını veriyor: "Dostluk, müştereklikten kaynaklanır. Gerçek dostluk, ayrı bedenlerin âdeta bir kalple yaşamasıdır. "
Muhâcirler, fedâkârlık ve çilelerle Medîne’ye hicret etmeye çalışırlarken, Medîneli Müslümanlar da onların bu büyük îman mücâdelesine yaraşır bir îman muhabbetiyle onları bağırlarına basıyorlardı. Kendilerine kucak açarak her şeylerini paylaşmaya gönülden râzı oluyorlardı. İşte Muhacir ve Ensar kardeşliğinin faziletleri...
Selmân -radıyallâhu anh-’ın Allah yolundaki fedâkârlıkları, Peygamber Efendimiz’e muhabbeti ve Sünnet-i Seniyye’ye bağlılığı, onun Ehl-i Beyt’ten sayılmasına vesîle olmuştur. Selmân -radıyallâhu anh-, her hâliyle ve bilhassa da Allah yolundaki fedâkârâne gayretleriyle öyle güzel bir numûne şahsiyet hâline gelmişti ki, Ensâr ve Muhâcirler “Selmân bizdendir.” diyerek onu paylaşamaz olmuşlardı.
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, ashâb-ı kirâm arasında, kıyâmete kadar gelecek mü’minlere ışık tutan örnek bir kardeşlik bağı tesis etmiştir. Nitekim Mekke’den Medîne’ye hicret eden Muhâcirler ile Ensâr arasında gerçekleştirilen bu kardeşlik, tarihin bir benzerine daha şâhid olmadığı eşsiz bir tablodur.
Sûriyeʼde senelerdir yaşanan zulüm ve katliâm, ülkemize milyonlarca müʼmin kardeşimizin hicret etmesine sebep oldu. Dün nasıl Mekkeli muhâcirler Medîneli ensâra emânet idiyse; bugün de Sûriyeli muhâcirler, Anadolulu, Türkiyeli ensâra zimmetlidir. Onların maddî-mânevî ihtiyaçlarını görüp gözetmek, en mühimi de onlara yalnız olmadıklarını hissettirmek, bizim boynumuzun borcudur.
Müminlerin iki dünya sermayesi...
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
...Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.
“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.
İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)
Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.
Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.
Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)
Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.
İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.