Kul hakkında dikkat etmemiz gereken hususlar nelerdir? Kul hakkının affı için ne yapmalıyız? Hangi ameller kul hakkına girer? Peygamber Efendimizin (s.a.v) kul hakkında gösterdiği hassasiyet nasıldı? İslam'ın bize yüklediği mesuliyetler nelerdir? Mümin nasıl bir lisan ile konuşmalıdır? Osman Nuri Topbaş Hocaefendi anlatıyor...
Tevbe etmenin üç şartı nedir? Tevbenin kabulünün şartları nelerdir?
Müslümanların kişilik inşası, elinden ve dilinden başkalarının zarar görmemesi bilincini kuşanarak başlayacaktır. İslam toplumunun rahmet toplumu olması, yani Allah Rasulü -s.a.-nün evrensel rahmet misyonuna layık toplum haline gelmesi, Müslüman’ın tüm başkaları için cennet olması ile mümkündür.
Hayber ganimeti ne zaman müjdelendi? En hayırlı kâr nedir? Peygamber Efendimiz’in Hayber ganimetinin taksimi sırasında buyurduğu, şehitliğin bile kefaret olmadığı günah...
Kul hakkı, bir başka mü’mini haksız yere incitecek her türlü söz, davranış, hareket ve tutumdur. Bu mânâda, bir insana bağırmak, çağırmak, vurmak vs. gibi hareketler kul hakkı olduğu gibi, birisinin malını gasbetmek, onun hakkında gıybet ve iftirada bulunmak da kul hakkına sebep olur.
Kul hakkı yemenin hükmü nedir? Kul hakkı nasıl ödenir? Kul hakkına riayet ve önemi...
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), müşteriye doğruyu söylemeyen ticaret erbabını kendi cemaatine layık görmemiş ve “Bizi aldatan bizden değildir” buyurmuştur. Ticarette dürüstlük ise kıyamette peygamber komşuluğu ile müjdelenmiştir. Zira dürüstlük, her alanda bereket kapısıdır.
Cenâb-ı Hakk’ın şu emr-i ilâhîsi, insanlar arasındaki huzursuzluğun en büyük kaynağına şifâ bahşetmektedir: “Mallarınızı aranızda bâtıl sebeplerle yemeyin! İnsanların mallarından bir kısmını, bile bile haksız yere yemek için, onları hâkimlere rüşvet olarak vermeyin!” (el-Bakara, 188)
Osmanlı alimi Molla Fenârî'nin vazifesini ihmal etmesinden ötürü kendisine kestiği cezanın ibretlik hikâyesi.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) zulmün hâkim olduğu câhiliyye insanına hakkı, hukuku, adalet ile hükmetmeyi öğretti. Bunu en iyi şekilde yaşadı ve örnek oldu. Son ana kadar "Hakkı olanın hakkını verin." buyurdu. Peki kimlerin üzerimizde hakkı var?
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
...Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.
“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.
İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)
Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.
Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.
Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)
Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.
İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.