musa topbaş

Allah’a Giden Yol Kapanmadı

Onu dinlediğiniz zaman ‘bazıları İslâm’la buluşabilmek için ne bedeller ödemiş’ demekten kendinizi alamıyorsunuz. Aynı zamanda İslam’ın onu nasıl bir insan haline getirdiğini görüyorsunuz.Her haliyle örnek bir Müslüman olan, Abdurahman İslâm ile hidayete erme hikayesini konuştuk.

Kulluğun En Büyük Zevki

Mûsâ Topbaş Efendi, ilâhî muhabbet pınarından kana kana içmiş büyük bir Hak dostu idi. Gönlü bir muhabbet deryâsıydı. Dilinden ve gözlerinden âdeta sevgi akardı.

İbadet, İnsanı Cennete Götürür

Mûsâ Topbaş Efendi Hazretleri’nin hayatındaki anahtar kelimelerden biri de hiç şüphesiz ki “tâzim” idi. Ulaştığı mârifet-i ilâhiyyenin netîcesi olarak, Cenâb-ı Hakk’a karşı son derece tâzim ve huşû içinde idi. “İbadet, insanı cennete götürür; tâzimle yapılan ibadet ise insanı Allâh’a götürür.” buyurur, ibadetin feyz ve bereketini çoğu zaman tâzîme bağlardı.

Günümüzün En Büyük Sorunu!

Müʼmin, bu dünyanın bir imtihan mekânı, esas hayatın da âhiret hayatı olduğunu unutmamalıdır. Bunun için helâl-haram gözetmeden, yaptığının dünyasına ve âhiretine fayda mı zarar mı getireceğini düşünmeden, keyfince iş yapmamalıdır.

İhlas Varsa Her Şey Vardır

Mûsâ Topbaş Efendi, hemen her hususta samimiyet ve ihlâs arar, "bir mecliste ihlâs varsa, orada her şey vardır. İhlâs yoksa, istediği kadar kitaplar okunsun, tefsirler ve sâire okunsun, feyz olmaz" derdi.

Allah Yolunda Hizmetkâr

Mûsâ Topbaş Efendi, atâleti hiç sevmezdi. Tasavvufun bir kenara çekilmek olmadığını sık sık hatırlatır, herkesin imkân ve kâbiliyetine göre yapabileceği bir hizmetin olması gerektiğini söylerdi.

Onun Hayatı Sohbetti

Mûsâ Efendi Hazretleri, irşad hayatının merkezine sohbeti yerleştirmişti. Öyle ki, âilesinden üç kişi bir araya gelse, fuzûlî konuşmalara müsâade etmez ve; “Bir sohbeti hak ettik!” buyururdu. Hattâ hastahânede kaldıkları bir gecenin seherinde, refâkatçileriyle yaptıkları sohbet, unutulmaz hâtıralardan biri olarak hâfızalarda yer etmiştir.

Manevi Terbiyenin Temeli

Mûsâ Efendi Hazretleri, mânevî terbiyenin temeline Kur’ân ve Sünnet’i yerleştirmişti. Zira ona göre bu iki kaynağa dayanmayan terbiye sistemleri, insanı ıslah değil, ifsâd eder. Hattâ mânevî yolun varlık sebebi de, insanı bu iki kaynakla kâmil mânâda buluşturmaktan ibârettir.

Manevi Terbiyede Bunlara Dikkat Edin!

Musa Topbaş Efendi, manevi terbiyede dikkat ettiği hususları anlatıyor.

Vefakârlığı Dillere Destan Allah Dostu

Musa Topbaş Efendi'nin vefâkârlığı dillere destândı. Cenâb-ı Hakk’a ve O’nun Habîb-i Ekrem’ine, muhterem üstâdına, mübârek ecdâdına ve sevenlerine karşı hep vefâlıydı. Bu sebeple sevenlerinin dilinde, dâimâ “Sâhibü’l-Vefâ” diye anılırdı.

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.