Bugün herkesten ve her şeyden çok Kur’ân’a muhtacız. Onun bizim hastalık ve yaralarımıza derman olacak merhemine muhtacız. Yolunu kaybeden aklımızı, hassasiyetini yitiren vicdanımızı, gözleri kör olmuş gönlümüzü onun şifalı ellerine teslim etme vakti gelmiştir de geçmektedir.
Sorumluluk sahibi ebeveynler, çocuklarının terbiyesi hususuna îtinâ gösterirler ve terbiyede îtidalli olurlar. Çocuklarını ne aşırı şımartırlar, ne de ürkütürler. Gereğinden fazla da korkutmazlar. Zira fazla korku, çocuğun ana-babasına olan sevgisini azaltır. Oysa ki, çocuğa ölçülü olmak kaydıyla, sevgi ve şefkat gösterilmesi şarttır. Sevgi ve alâka, çocuğun mânevî gıdasıdır.
İnsanoğlunun dünyaya gelişinden bugüne dek, hiç değişmeyen iki duygu vardır; sevgi ve nefret. Peki İslâm'a göre biz her şeye rağmen herkesi sevmeli miyiz? Yoksa sevmemiz gereken kişiler olduğu kadar buğz etmemiz gereken kişiler de var mı?
“Cezîre-i Mesnevî” (Mesnevî Adası), bir seçme beyitler kitabı. Mesnevî'yi daha iyi anlamak için yazılmış bu eserin şerhleri, tasavvuf iklimine girenlerin okuması gereken ilk kitaplardan. İşte Mesnevi adasından esintiler...
Sınırları olan bir âilede çocuk başta olmak üzere herkes sorumluluklarını bilir; daha az kavga, stres, tartışma olur. Herkes yerini ve yapması gerekenleri bildiği için, iş ortada kalmaz. Sorumluluk ve yükler paylaşılmış olur.
Misafirperverlik, bizim kültürümüzün en önemli değerlerinden bir tanesiydi. Her evin kapısı ve sofrası misafirlere açık olurdu. Çünkü Hazret-i İbrahim -aleyhisselâm- misafiri ve ikramı çok seven bir peygamberdi ve biz de onun bu özelliğini kendi kültürümüze ne güzel uyarlamıştık. Halil İbrahim peygamberle andığımız Halil İbrahim Sofrası neydi, bunu yaşatmak için yeniden hatırlama zamanı şimdi...
Soda ile maden suyu, aynı şey değildir. Toplumumuzda belki de birçok insan, maden suyu ve sodanın, “isim farkı olsa da aynı tesiri yaptığını” düşünür. Genellikle ikisi de mideyi rahatlatma özelliği için içilir, ama soda sun’î/yapay bir içecektir. Maden suyunda tabiî olarak bulunan ana elementler, sodada bulunmaz.
Maden suyu, içinde bikarbonat, sülfat, klorür, kalsiyum, magnezyum, florür, iyodür, demir, potasyum ve sodyum bulundurur. Bunların sağlığa birçok faydasının olduğu muhakkaktır.
İslam dinine göre evlilik, Kur’ân-ı Kerîm ve sünnet-i seniyye ile tavsiye edilen bir ibâdettir.
Evlilik, kadın ve erkek arasındaki sevgi, şefkat, muhabbet, ilgi ve desteğin en ince detaylarına kadar tezâhür ettiği mukaddes bir zemindir. Evlilik, erkek ve kadının fizîkî, maddî ve rûhî yönden birbirinde sükûn ve huzur bulmasının adıdır.
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
...Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.
“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.
İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)
Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.
Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.
Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)
Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.
İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.