Her “hareketli” çocuk, hiperaktif değildir. Hiperaktif çocuklar, düşünmeden atağa geçerler. Uzun süreli dikkat gerektiren durumlara odaklanamazlar. Anne-baba, ne bu durumla övünmeli, ne de çocuğa şiddet uygulamalıdır. Aksine sabır ve sevgi ile çocuğuna destek olmalı ve bir uzmandan destek almalıdır.
Kim derdi ki; Safahat’ta meyhâneyle ilgili bir şiir bulunsun! Hem de Âkif’in dindarlığı ve İslâmî çehresi herkes tarafından bilinirken... Ama işte Âkif bu! Adımlamış sokakları, toplumun acı bir yarasını görmüş ve şiiriyle gözler önüne sermiş. Yara meyhânedeyse, meyhâne dile getirilecek ve mükemmel bir gözlemcinin yakaladığı farklı detaylarla ve ortama son derece hâkim bir üslûpla, hem mekân hem de hâdise anlatılacak…
Talak, yani “nikâh bağını çözmek”, Türkçe ifadesiyle "boşanmak" da kendi içinde farklı gruplara ayrılır. İşte boşanma çeşitleri...
Annenin, çocuğun terbiyesindeki rolünün büyük oluşu, meselenin öneminin kavranmasıyla doğru orantılıdır. Çocuk, öğrenme ihtiyacından dolayı dâima bir rehbere muhtaçtır. İlk terbiyeci ve rehber olan anne, evlâdına mükemmel bir terbiye verebilmek, dînî bilgileri öğretebilmek için dîninin kendisinden istediği şeyleri bilmesi, pratik terbiye ve ahlâk ilmine vâkıf olması gerekir.
Müslüman kadın ve erkeklerin saçlarını boyaması İslam'a göre uygun mudur?
İçinde bulunduğumuz Mart ayı, Üç Aylar adı verilen, Allâh’ın lütuf, ihsan ve mağfiretinin âdeta sağanak sağanak yağdığı bir mevsimdir. İnsanın böyle zamanların farkında olması, elinden geldiğince bunları değerlendirmeye çalışması îcab eder. Bu aylar insanın karşısına çıkan ilâhî fırsatlardır.
“Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyi terk etmesi, müslümanlığının güzelliğindendir.” (Tirmizî, Zühd, 11) hadîs-i şerîfi mûcibince, daha güzel olmak çabasının ilk adımı, günahları terk ise, ikinci adımı mâlâyânîyi terk idi.
Uzmanlara göre; bu çocukların harcadıkları zihnî enerji, normal çocukların aynı iş için harcadıkları enerjinin 4-5 katı yönünde olduğu şeklindedir. Yani dikkat eksikliği ve hiperaktivitesi olan çocuk ve ergenlerin hayatı, normal çocukların hayatından daha zor geçer.
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- münafıklarla arasındaki perdeyi hiç yırtmamıştı. İşin en mühim tarafı da burada işte… Neden Peygamber Efendimiz, münâfıkları öldürmemiş, isim isim açıklayıp onları îlân etmemişti? Aradaki perdeyi yırtsa, acaba neler olurdu?
Münâfıklık, ağır bir kalp hastalığı… Zaafları çok olan bir kalbin dışa yansıması... Allâh’a ve göndermiş olduğu emirlerine kalben inanmayıp, dili ile inandığını söyleyen, müslümanları en önemlisi de Allâh’ı aldatmaya çalışan bedbahtlığa “münâfık” deriz.
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
...Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.
“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.
İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)
Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.
Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.
Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)
Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.
İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.