Kaşarlı fırın köfte nasıl yapılır? İşte kaşarlı fırın köfte tarifi...
Fırında sütlaç nasıl yapılır? İşte fırında sütlaç tarifi...
Kur'an ve Sünnet ışığında Misafir Kimdir? Misafirlik Nedir? Misafire Nasıl Davranmalı? gibi hususları ele alan metinde 14. yüzyıldan 21. yüzyıla uzanan Anadolu kültüründe misafirlik adabı...
Mazlûmun en büyük silâhı, duâdır. Duâ, insanın acziyetini hissetmesi, zaaflarını dile getirmesi, boynunu bükmesi, pişman olması, kısacası “kul” olduğunu bilmesidir. Kendi kulluğunu bilen, Allah Teâlâ’nın da büyüklüğünü, yüceliğini, kudretini, ilmini, hikmetini anlamış demektir.
İnsan yaşlandıkça bedeninden çok şey kaybeder, gücünün azalıp sahip olduğu imkânlar elinden çıktıkça kendini güçsüz görmeye başlar. Hiçliğini ve dünyanın fâniliğini anlayarak, kendini kimsesiz ve yalnız hisseder. Şehir hayatına uyum sağlayamamak da yalnızlığın sebeplerinden biridir. Sanayileşme sonrası büyük şehirlere göçle birlikte birçok problem ortaya çıkmış olup bunlardan birisi de yalnızlıktır.
Psikolojide “obsesyon”, yani bizim bildiğimiz hâliyle “vesvese” dediğimiz hastalıkla mücadele eden din kardeşlerimizin hiçbir zaman unutmamaları gereken husus, bu hâlin bir gün mutlaka geçeceğine yönelik inançlarını dâimâ diri tutmalarıdır.
İçinde yaşadığımız hayat şartları, gözümüze ve gönlümüze değen sûretler, neyi yüceltiyorsa, değerlerimiz de o yolda şekillenir ve mukâvemet kazanır. Eğer hep var olmanın nefsimize güzel gelen yönleriyle çevriliysek, aslında onlar bizi yok edenlerdir. Daha çoğuna yoğunlaşarak savrulmanın, haz almanın ve sınırları aşmanın sürekli rûhumuzu kırbaçlamasıyla yaşadığımız hâl, görünmez bir kan kaybıdır.
İslam’ın bizden istediği, iyi niyetini muhafaza eden, hüsn-i zan duyguları içinde olmayı başarabilen; dedikodu, gıybet, yalan, kıskançlık, tecessüs, riyâ, kibir gibi kalbî hastalıklardan uzak durmaya çalışan, ideal ve ahlaklı bir insan portresidir.
Kafelere gitmeyelim mi? Git kardeşim, ama helâle-harama dikkat ederek git. Git, ama üret. Tüketmek, harcamak için gitme. Bu ülkeye, bu millete, bu ümmete faydalı bir proje üretmek için git. Organize olmak için, ülkenin, ümmetin geleceğinde söz sahibi olabilmek için git.
İnsanların önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından yaklaşan şeytan; bazen geçmişle, bazen gelecekle insanı üzer ve korkutur. Bazen kazandığı sevabı gözünde büyütür, bazen onu günahının altında ezerek takatsiz bırakacak vesveseler verir.
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
...Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.
“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.
İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)
Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.
Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.
Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)
Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.
İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.