semud kavmi nerede yaşadı

Semûd Kavmini Helâka Götüren Sebepler

Semûd kavminin helak olmasının sebepleri nelerdir?

Semud Kavmi Neden Helak Oldu?

Semud kavmi nerede yaşadı? Semud kavmine mensup insanlar geçimlerini nasıl sağlıyordu, yaşantıları nasıldı ve nasıl bir inanca sahiplerdi? Semud kavminin özellikleri nelerdir? Semud kavminin peygamberi kimdir? Semud kavmi neden helak oldu? Madde madde Semud kavminin helak olma sebepleri.

İlâhî İntikâmın Dehşetli Örnekleri

Ciddî bir uyanıklık içinde geçirilmesi îcâb eden bu imtihan dünyâsında, maalesef insanların çoğu derin bir gaflet uykusundadır. Lâkin bu cehâlet, dalâlet ve gaflet uykuları, onları hazîn ve hicranlı bir âkıbete sürüklemiştir. Dünyâ, onlar için bir aldanış mekânı olmuştur.

Helâke Götüren 13 Sebep

Hz. Sâlih’in peygamber olarak gönderildiği Semûd kavminin helâk oluş sebepleri...

Mûcize Bir Deve

Sâlih -aleyhisselâm-, kavminin cehâlet ve gafletine çok üzülmüştü. Bir müddet onları terk ederek aralarından ayrıldı. Dönüşünde Cenâb-ı Hak, kavmine, Hazret-i Sâlih’in peygamberlik heybetini gösterdi. Kavmi, O’nun bu heybetinden ürktü.

Salih Peygamberin Tevhîd Mücadelesi

Sâlih Peygamber, Allah'ı inkâr eden kavmine karşı azim ve kararlılıkla tevhid mücâdelesi verdi.

Hz. Salih’in (a.s.) Hayatı

Hz. Salih (a.s.) kimdir? Salih Peygamber hangi kavme gönderildi? Salih Peygamber’in hayatı, kıssası ve mucizeleri.

Âd Kavminin Başına Gelen Musibetler

Allâh Teâlâ onlardan üç yıl yağmuru kesti. Onlar yağmur için Mekke’ye bir heyet gönderdiler. Çok geçmeden gökyüzünde bulutlar peydâ oldu.

Âd Kavminin Hûd Peygamberden İstediği Mucize

 Aşırı zenginliğin verdiği gaflet, rehâvet ve azgınlık sebebiyle Allâh’a kulluktan çok uzaklaşmış olan Âd kavmi, dînî tahdîdlere girmek istemediler. Bu sebeple Hûd Peygamberden kendilerine mûcize göstermesini istediler...

Ad Kavmi’nin Hz. Hud’a (a.s.) 5 İtirazı

Âd kavminin, Hazret-i Hûd’a -aleyhisselâm- karşı çıkarken ileri sürdükleri îtirazlar, diğer peygamberlere karşı muârızlarının ileri sürdüklerinden farklı değildir. Hattâ günümüz münkirlerinin de îtirazları aynı hususlarda olmaktadır. Bu îtirazlar her zaman olduğu gibi daha çok kavmin ileri gelenleri tarafından yapılmıştır.

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.