Tahakküm Ne Demek?

Tahakküm ne demek? Tahakküm kelimesinin anlamı nedir? Tahakküm kelimesine örnek cümleler...

Tahakküm: Hükmü altına alma, hükmetme. Zor gücüyle hüküm sürme anlamına gelmektedir.

TAHAKKÜM KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Günümüz insanı, ekseriyet itibâriyle maddeye râm olmuş,ruh dünyası zaafa uğramış bir toplumun ezici tahakkümü altında
perişan bir hâldedir. Sefâletini saâdet zannetmekte olup, önündeki uçurum, girdap ve erozyonların farkına varamamaktadır.

Bütün bu buhranların ilâcı ise; fertleri yetiştiren, âileleri şekillendiren sâliha hanımlardır. Bunun için, elinizde tuttuğunuz eserimizde, bir “yangında ilk kurtarılacak varlık” olarak gördüğümüz kadın ve âileyi mevzu edinerek yola çıktık.

*****

dîn, birtakım siyasî hâdiselere âlet edilemez. Dolayısıyla, dînî hakîkatlerle siyasî hâdise ve davranışlar birbirinden ayırt
edilmelidir. Meselâ “Hâricîler”, yaptıklarını İslâm adına yapıyorlardı fakat, gerçekte hareketleri tamamen İslâm dışı bir siyasetin îcâbıydı ve anarşikti. Diğer taraftan insanların huzurlarını kendi menfaatleri çerçevesinde bozmak ve bundan kazanç elde etmek isteyen şahıs veya zümreler, hattâ bazen de devletler, târih boyu böyle siyâsî manevralar yapmışlardır. Bu gibi mihraklar, haksız kavgalarını haklı gösterebilmek ve karşısındakilere tahakküm edebilmek için, cemiyette meşrû addedilen unsurları, bilhassa dîni kullanmış ve ardından da bütün dindarları karalama kampanyaları başlatmışlardır. Bu meyânda, müslümanların birbirlerini kırdıkları Cemel Vak’ası’na zemin hazırlayan İbn-i Sebe’nin, yandaşlarına söylediği
ve kendisinin yanısıra, daha sonraki bütün fitne ve fesat ehlinin ölçüsünü ortaya koyan şu ifâdeler pek ibretlidir:

“Ey kavmim! Sizin hayat ve şerefiniz insanların birbirine düşmesine bağlıdır. Öyle ise onları birbirine düşürün. Yarın bunlar karşılaştıkları vakit harbi kızıştırın. Onları başka şeylerle meşgul olmaya bırakmayın. Bunun için kendileriyle beraber olduğunuz kimseler, sizin istemediğiniz şeyden, yâni sulhtan yüz çevirmenin ve Allâh’ın Ali’yi, Zübeyr’i, Talha’yı ve onlar gibi düşünenleri birbiriyle savaştırarak meşgul etmesinin gerekli olduğunu zannetsinler...” (İ. Canan, Hadis Ansiklopedisi, XIII, 334)

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.