Taharette Kullanılması Yasak Olan Şeyler ile İlgili Hadisler

Taharet nelerle alınmaz? Taharette (taharet alırken) kullanılması yasaklanmış şeyler ile ilgili hadis-i şerifler…

Şeybân’el-Kıtbânî radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

TAHARETTE KULLANILMASI YASAKLANMIŞ ŞEYLER

Mesleme bin Muhallet (Mısır’da vali iken) Ruveyfi bin Sâbiti Mısır’ın aşağı tarafına Emîr tayin etti. Şeyban şöyle diyor. Biz Ruveyfi ile Kümu Şüreykten Alkame’ye kadar yahut Alkame’den Kümu Şüreyk’e kadar beraber yürüdük, gittik. Ruveyfi, Alkam şehrine gitmek istiyordu. Ruveyfi diyor ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in sağlığında birimiz mâl-i ganimetin yarısı ona, yarısı bana olmak şartı üzerine bir din kardeşinin zayıf devesini (harbte kullanmak üzere) alırdı. (Taksimde) eğer okun demiri, yay, birinin olursa demirlenmemiş ok öbürünün olurdu. Sonra şöyle dedi:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana “Ey Ruveyf, benden sonra belki uzun zaman yaşarsın, halka duyur, kim kıvrık olsun diye sakalını yağlar, boynuna nazar için ip veya boncuk takar veya hayvan pisliği ile yahut kemikle temizlenirse Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ondan beridir, uzaktır.” (Ebû Dâvûd, Taharet, 20/36;Nesâi, Kitâb’zuz-Zinet, n. 5070)

Hadisin Açıklaması

Kümü Şürek, İskenderiye yolu üzerinde bir yerin adıdır. Alkame, Mısır’ın aşağısında bir yerin adıdır. Alkam, Alkame’den başka bir yerin adıdır. Her ikisi de Mısır yakınındadır. Nızv, işten kalmış zayıf deveye denir. Bu hadis-i şerife göre başka bir mü’minin atı devesi, silahı şartlı olarak alınıp harbe çıkılabilir. Eğer ganimet elde edilebilirse yarısı at sahibinin, yarısı da mücahidin olabilir. Evza-î ve Ahmed bin Hanbel hazretleri bu görüştedirler. (Maalim’üs-Sünne c. 1, s. 36)

Hadis-i şerifte sakalını top gibi düğümlemek veya kıvırcık yapmaktan atların develerin boynuna ok, boncuk, çaltı nüshası gibi nazarlıklar takmaktan kemik ve hayvanat gübresiyle silinmekten şiddetle sakındırılmaktadır. Çünkü taş, ağaç insanı afetten korumaya yetkili değildir. İnsanı felâketlerden ancak Allah kurtarır. Öyle ise sadece O’na güvenip boncuğa, nazarlığa güvenmemelidir.

***

Şiyeym bin Beytan bu hadis-i Ebû Sâlim el-Cîşânî’den o da Abdullah bin Amr’dan naklen Ayyâş’a bildirmiş ki Abdulah bu hadis-i Ebû Salim’e Elyun kapısı kalesinde kendi yanında murabıt iken rivâyet etmiştir. Ebû Dâvud dedi ki: Elyun kalesi Füstad’da bir dağ üzerindedir.

Yine Ebû Dâvud dedi ki: Şeyban (Ganabi) Şeyban bin Ümeyyedir. Ebû Huzeyfe diye künyelenmiştir. (Ebû Dâvûd, Taharet, 20/37)

Hadisin Açıklaması

Elyun: Eski Mısır’ın adıdır. Müslümanlar tarafından feth edildikten sonra Füstad adı verildi. Yemen’de bir şehire de Elyun deniliyordu.

Füstad: Şehir demektir. Mısır’ın bir bölgesine ve Basra’ya da Füstad denilmiştir.

***

Câbir bin Abdullah radıyallahu anh’dan:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bizi kemik ve hayvan tezeği ile taharetlenmekten menetti. (Ebû Dâvûd, Taharet, 20/38) Müslim Kitâb’ut-Tahâret, b. 17, n. 263, c. 1, s. 224)

***

Abdullah bin Mes’ûd radıyallahu anh’dan: Cin heyeti Peygamberimizin yanına geldi:

– “Ya Muhammed! Ümmetine kemik, tezek ve kömürle taharetlenmeyi yasak et. Çünkü onları Allah bize rızık kıldı” dediler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de bunlarla taharetlenmeyi yasakladı. (Ebû Dâvûd, Taharet, 20/39)

Hadisin Açıklaması

Hadis metninde geçen “humâme”, humem kelimesinin müfredi (tekilidir) kömür demektir. Rasûl-i Ekrem’e gelen cin heyeti, hicretten önce Mekke’ye gelmişler ve Nusaybin cinlerinin elçisi olarak huzur-ı Rasûlullah’a çıkmışlardı. Göklerde olan haberi önceleri dinlerken bundan nehy olunmuşlardı. Sebebini araştırmak için geldiler. Peygamberimizi dinledikten sonra iman edip döndüler. (Menhel c. 1, s. 143)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

SAĞ ELLE TAHARET ALMAK İLE İLGİLİ HADİSLER

Sağ Elle Taharet Almak ile İlgili Hadisler

İSLAM’DA TUVALET ADABI

İslam’da Tuvalet Adabı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.